.

AD BANNER

Sizden Gelenler

Yerli Köy'e Hasret

24 Ocak 2011, 11:11

Sana olan hasretim,
  Kutupların güneşe olan hasreti gibidir,
    Oyyy…
      Yerli Köyüm oy.

Yine sana olan hasretim,
  Solmak üzere olan gülün suya hasreti gibidir,
    Duyyy…
      Yerli Köyüm duy.

Sana olan hasretim,
  Bir ananın askerlik yapan oğluna hasreti gibidir
   Vayyy…
     Yerli Köyüm vay.

Ben senin o ıssız karanlığına,
  Senin ekin kokuna,
    Taşına toprağına hasretim
      Eyyy…
        Yerli Köyüm ey.

Tek nefretim var,
  Üzülme;
    O da sana değil
     Seni terk etmek zorunda olan kendime
       Sayyy…
         Yerli Köyüm say.

Sefa ÇALIŞKAN  

------------------------------------------------------------------------------------------------

Caminin Otu

3 Ocak 2011, 08:50
AYŞENİN ALİ' DEN HATIRALAR:
Dedemgil caminin önündeki çayırları biçmişler, çuvallayıp caminin önüne koymuşlar. Hacı Gıdış da "Ben bu çayırları götürüp danalara vereyim" demiş. Orada bulunan Ayşenin Ali de "Bu ot caminin otu; benden 50 Lira, sen ver 50 Lirayı sen götür" demiş. Hacı Gıdış "Senin ineğin yok, otu ne yapacaksın" demiş. Ayşenin Ali "Ot caminin otu, parası da camiye gidecek olduktan sonra götürür küllükten aşağı dökerim"  demiş. Bunun üzerine Hacı Gıdış'tan 50 Lirayı alarak camiye vermiş. Allah her ikisine de rahmet eylesin. (Amin).
Torunu Sefa ÇALIŞKAN
****************

Bi Dıhım Yelliköy

19 Mart 2012, 17:14
         
          Gıyızım (Bacım) havalar ısınmıya başladı. Gasnak neyi dökecak daha; bahceyi
de diyom bu sene ırmağa ekek. Çayda su mu var ki; gara yere döşenesiceler olanı da
yoharılardan kesiyolar. Gıran giresiceler aşşadakiler niyder demiyolar. Herüfler de
biçere gidiyo ya kimse uraşmıyo.

          Allah meretoyum koye su gelecek deyi her tarafı gazıp gazıp bıragdılar. Evlerin
oö toz topragdan geçilmiyo. Neyise eyle işde, havalar ısındı işler başladı.

          İreluun Noriye abılale geddiydim. Gış ekmam biddi de çevürüver deyi. Gız
abariiyy Erkan’ın iki oglu var atlıyı attan indiriyolar. Bi feşel, bi feşel… Hele güccüg
var bi Allah etmiye, beg edepsiz. Sadıg dayıya da benziyo yaşı benzemesin. İki laf
eddirmediler garıyınan. Lale Abıla da ordaymış. Nahalda gocamış gıı, elleham beg
hasda garı.

          Geleken de Minisiye uradım, duvar dibinde aydın yiyomuş. O da başga. “Etme”
dedim, “iki helke suyunan bi ekmek edecam, dokümu dokuver”. O da “işim olmazsa
gelirim; Allasen iki dagga soluglan şurda” deyince ecig oturduydum yanına. Ondan
duydum, “Sündüs’ün Ahmed'de Angarıya daşındı” deyince, “Abuu gız ne zaman, biz
niye duymadıg” dedim. Gorüyon mu kokü bişiy duymuyog iş soyhanın yüzünden.
Koy hep gedse haberimiz olmuycak. Tavug soyhalardan gapı dışarı çıhamıyom ki;
herüf de hasda zati bişiye bahamıyo. İsgilip bazarı uün de diyom bi şe'ere gidiyim,
ecig pendir var satabilisem öteberi alıyım diyom. Bekir de beg erken gidiyo anam,
tavuudu kopaadi yetişemiyom da.

           Şe'er daler beg irahat anam. Herife vahtıynan biz de daşınag dedim burıya
çahıldı galdi işde. Şe’erden geliyolar havalarını atıp gidiyolar. Gaylı topraa neyi de
oturmuyolar, bırag bahciye getmeyi; Allah sizi ala imi!...

           Aboo ağşam olmuş, dana sığır gelecek hadi bana müsaade.

               Semra YILDIRIM
 -----------------------------------------------------------------------------------------------


Yerliköy

20 Şubat 2012, 21:58

Baldırcan gurusu olsada yesek,
Yarım yarım yufka ekmeğe dürsek,
Ekmek kevretmesine tereyağ sürsek,
Güzeldir ekmeğin aşın Yerliköy...

Ayaz çöküp akan sular donunca,
Sobalar kurulup eve konunca,
Odun kömür yetmez, yanar tonunca,
Kimse çıkmaz evden kışın Yerliköy....

Bahar gelir tarla tapan yeşerir,
Bahçelerde abılalar ses verir,
Kasnak dökülürken çaylar demlenir,
Yeniden canlanır yaşın Yerliköy...

Yaz geldi mi yollar toz duman olur,
Harman gelir buğdayları bol olur,
Biçer sesi öt’obadan duyulur,
Şenlenir toprağın taşın Yerliköy...

Kavun karpuz bostanlık ta sulanır,
Çayın suyu durup durup bulanır,
Mevsim artık sonbahara dolanır,
Hüzünlenir birden başın Yerliköy.....

Semra YILDIRIM
 ------------------------------------------------------------------------------------------------

GARDAŞ

8 Aralık 2011, 09:53
Şehit Tahsin Yıldırım
Şehit Tahsin Yıldırım


DAHA BEN COCUKKEN BIRAKIP GITTIN,
YILLARDIR HASRETINLE YANARIM GARDAŞ!
GENC YAŞIMDA BEN DE TÜKENİP BİTTİM,
YARALARIM SIZLAR KANARIM GARDAŞ!

UNUTMADIM SANA VERDİĞİM SUYU,
DÜNYA YALAN, DÜNYA BİR DİPSİZ KUYU,
SEN TOPRAĞINDA HUZURLA UYU,
BEN DE BİR GÜN OLUR GELİRİM GARDAŞ!

SEN GİTTİN BABAMIZIN BELİ BÜKÜLDÜ,
ANAMIN GÖZYAŞLARI IRMAĞA DÖKÜLDÜ,
BENİM DE ÇİÇEKLERİM SOLDU, SÖKÜLDÜ,
BU YAŞANANLARI GÖRDÜN MÜ GARDAŞ!

ABİM ÇOK YALNIZIM HEM DE YARALI,
GÜNEŞİM SÖNDÜ GÜNLERİM KARALI,
DERTLER ÜST ÜSTE OLMUŞ SANKİ SIRALI,
BENİ DE AL YANINA ARTIK BE GARDAŞ!

ON BEŞ YIL YOLLARINI GÖZLEDİM,
BACIM DEYİP SARILMANI ÖZLEDİM,
AKAN GÖZYAŞLARIMI ZORLA GİZLEDİM,
YÜREĞİM DAYANMIYO ARTIK CAN GARDAŞ!

BAYRAĞIN GÖRDÜKÇE YÜREĞİM YANAR,
ACIN HEP İÇİMDE DURMADAN KANAR,
GÖRENLER BENI DELİ DİVANE SANAR,
DAĞLADIN SİNEMİ ERİTTİN GARDAŞ!

MEKANIN CENNET KABRİN NUR OLSUN.
BACISINDAN GARDAŞINA HATIRA OLSUN,

Semra YILDIRIM
 --------------------------------------------------------

Çağla Bıyık Üstündağ'dan Anılar

1 Ağustos 2011, 16:12
          Bizim köye eskiden çok kar yağardı ve çabuk kalkmazdı. Ya da küçük olduğumuz
için boyumuzun kısa olmasından orantı kurarak çok yağdığını zannederdik.
           Ama yağardı. Lapa lapa yağardı, günlerce yağardı. Odalarımızda harıl harıl yanan
sobalarımız hakkını verir, sıcacık yapardı evlerimizi. Analarımız yufka ekmeği muska
şeklinde katlar, içine tulum peyniri koyar, sobanın üstünde kızartırdı. Mis gibiydi
mübarek. Yanında bir şerbet, bazen çay veya ayranla ne güzel olurdu.
           Kar yağardı; tabii bu da bize oyun demekti, büyüklere ise geçim derdi korkusu,
odun-kömür telaşı…
           Kar yağardı; o kadar güzeldi ki o günler. Sabah kalkar kalmaz hemen Huriye teneke
çalardı bana, uyandığımı anlatmak için ben de ona kendimi gösterirdim perdeyi aralayarak.
Hemen oyuna kurulurduk, gübre torbalarıyla kaymaya başlardık. Saatlerce sonra acıkır
biraz öğlen arası verir, ekmek yemeye giderdik “Kar yağıyo, karga bağırıyo, anan aş
pişirmiş, seni çağırıyo” diye şarkı söyleyerek. Sonra oyuna devam. Akşam üzeri dağılırdık
evlere,  dinlenirdik.
           Bizim bir Derya amcamız vardı, özürlüydü kendisi, yürüyemezdi. Herkes ona
odun, kömür, yiyecek bir şeyler götürürdü. Derya Amca’mızın evinde toplanır, tek varlığı
olan O'nun küçücük radyosundan bir şeyler dinlerdik. O özürlü olmasına rağmen kendiyle
barışıktı ve küçük şeylerden mutlu olurdu.
          Yatsı ezanı okununca da… Esas tantana o zaman başlardı. Ağabeyim Ahmet Bıyık,
Necati Abi, Rüştü Abi, Salim Abi, Halit Abi, Rahmetli Mıstık Abi ve biz küçükler…
Abdıramanların evinin oradan 4 metre uzunluğunda bir merdivene biner taaa hamamın
oraya kadar kayardık. Koca merdiveni yüklenirler hadi bi daha. Necati Abi Fehmiyle
beni kollardı çünkü en küçükleri bizdik. Müthiş bir duyguydu.
          Bir gün yine kayma sevdası tuttu. Ağabeyimlerle, Mıstık Emmilerin oradan
merdivene binip hamama kadar kayacağız, ne akla hizmetse o durumda dört tekerlekli
römorkun altından da geçeceğiz. Römorka yaklaşınca herkes başını eğiyor; ben dalmışım,
kafayı römorka öyle bir çarpmışım ki… En arkada olduğumdan diğerleri beni fark
etmemişler bile; oyuna devam. Ben orada bayılıp kalmışım. Artık ne kadar kaldımsa
bilmiyorum, Rahmetli Eyüp Babam camiden gelirken fark etmiş. Orada öylece kalmış
buz kesmişim. İlginç olan kendime gelir gelmez hemen gene kaymaya çıkmak istemem.
Ah o günler ne güzeldi…

Çağla Bıyık Üstündağ



Benim Değerlerim Vardı

2 Şubat 2012, 10:11
           Benim değerlerim vardı; Eyüp Babam, Babaannem, Murat Amcam, Ali Babam, Fatma Anam, Anaannem…   
           Mesela dayılarım: 3 tane dayım vardı, üçü de şahsına münhasır insanlardı. En büyüğü Recep Dayıma Annem “Ebicağ” derdi ne demekse. Anneme her konuda yardımcı olan, neşeli, kahkahalarla gülen biriydi. Bizim evde her şeydi; sanki doktordu veterinerdi, çok vasıfları olan biriydi. 
            Mehmet (Kel Mehmet) Dayım; saçlarının ucu kıvır kıvırdı. Beni omzuna alır, ağabeyimin elinden tutar gün boyu bizi oyalardı. Çocuğu yoktu. Evinin önünde harika bir bahçesi, bahçesinde türlü türlü meyve ağaçları vardı.  Bir gün ineğini satmış bana da bebek almış, Cikcik Ebeme de tıngır (Kova) almış. Çok şakacı biriydi. 
            Sadık Dayım; herkes ona “Kara Sadık” derdi. Aslında çok iyi kalpli, çok sevecen, bizleri seven bir dayıydı. Anneme O da düşkündü. Gelir gider hatır sorardı. İlginç bir adamdı, sürekli Birinci Sigarası ve demli çay içer, ava gitmeyi severdi. Biricik oğlunu vatana şehit verdi. 
            Eyüp Babama gelince; çok duygusal, dik duran, iyi kalpli, kimseyi geri çevirmeyen, merhametli birisiydi. Sabahları saat 5’te kalkar, dama giderdi. Babaannem o gelinceye kadar iki bardaklık çay yapardı. İşi bitince gelir pencerenin önünde karşılıklı oturup çay içer ve radyodan halk hikayesi dinlerlerdi. Gün ağarıncaya kadar sohbet ederlerdi. Bu da bana harika bir duygu verirdi. Sabahları o keyiflerine şahit olabilmek için erken kalkıp gelir yarı uykulu yanlarında otururdum. Benim adımı da o radyo piyeslerinden duyup koymuşlar. Babaannem gerçekten çok Osmanlı bir kadındı. O zamana göre çok kültürlüydü, kendini yetiştirmesini çok iyi bilirdi. 
             Ali Babam çok otoriter, herkesin korkup çekindiği biriydi. Köyün ağasıydı, ama ben ona sarılır öperdim, korku ve sevgiyi bir arada yaşardım, yine uzak kalmazdım. Bana hazine değerinde öğütler vermiştir. Hep saklar, aklımda tutarım; asil birisiydi. Ya Fatma Anam! Çok duygusal, herkesin derdini kendi derdi bilen ve hep ağlayan biriydi. Çok yumuşak kalpliydi. Onu da çok seviyordum, evlendiğimde çok ağlamıştı. 
             Bunlar hepimizin yaşamında olduğu gibi beynimizin en sağlam yerine kazınmış anılarımız ve değerlerimiz. Geçmişimizi yad etmek için paylaşmak istedim… 
              Çağla Üstündağ
--------------------------------------------------------------------------------------

Bildiğin Gibi Değil...

26 Eylül 2011, 23:23

Eskiden bir adım vardı,
Ümidim feryadım vardı,
Günlerim devriliyor,
Gençliğim savruluyor,
Bildiğin gibi değil...

Şimdi ben;
O ben değilim,
Yolumu bilmiyorum,
Ölmüyor gülmüyorum,
Bildiğin gibi değil...

Eskiden mevsim seçerdim,
Solar çiçek açardım
Şimdi ben;
O ben değilim,
Bir nefes ahım var,
Bilmem ne günahım var,
Bildiğin gibi değil...

Çağla Üstündağ
------------------------------------------------------------------------

GENÇLiĞiM

7 Şubat 2011, 11:56
Gençlik neydi hemşerim,
Ya çocukluk?
Gördünüz mü, tattınız mı?
Ben hiç görmedim, tatmadım.
Şimdi asırlarca uzakta kalan mutluluk,
Peki, bunun hesabını;
Kime sorayım?

Doğmuşum, yıllar geçmiş büyümüşüm,
Bilmiyorum, ama öyle dediler...
Büyümüşüm, ben anlamam,
Artık evlenme zamanı, sonra çoluk çocuk,
Buraya kadar hepsi tamam.
Peki, unutulan neydi?
Unutulan;
  * Benim çocukluğum,
  * Gençliğim,
  * Hayallerim.

Acaba diyorum,
Bu günümü o güne taşıyabilirmiyim?
Acaba, şimdi seslensem;
Beni duyup gelirler miydi?
Tekrar çocukluğumu yaşıyabilirmiyim?
Sanmıyorum…

Elinizde yabani bir kuş düşünün;
Onu uçurun,
Salın sonsuz maviliklere,
Durun, durun!
Geri dönüp gelmesini,
Sakın beklemeyin…
Artık onu unutun!..

Çağla BIYIK ÜSTÜNDAĞ

------------------------------------------------------------------------------
14 Eylül 2010, 16:04

HAZiRAN AKŞAMLARI


Bir haziran akşamı; gökyüzü pırıl pırıl,
Bu gece yine yalnızım…
Yıldızlar sessiz ve durgun.
Onlarda,
Benim gibi yalnızlığın hüznünü yaşıyorlar belki de…

Aslında onlarda benim gibi,
Hemen her şeyin farkındalar;
Sevdiklerinin hem çok yakında
Hem de bir asır kadar uzakta
Olduğunun…

Bir haziran akşamı oturuyorum balkonda
Tahta masamın başındayım
Tavşan kanı demlenmiş çayım
Karşımda,
Yalnızlığım tüm ağırlığı ile
Yanı başımda…

San ki,
San ki bana sesleniyor,
Aç gözünü bak çevrene diyor,
Hani seni seven dostların?
Hep sen kendinden bir şeyler verdin
Ama,
Ama sevgi görmedin!

Bir haziran akşamı oturmuşum balkonda,
Tahta masamın başındayım,
Tavşan kanı demli çayım…

Ve  gecenin  o doyumsuz huzuru,
Yine yalnızlık, yine sılaya özlem
Ve iç çekmeler…
Yalnızlık,
Yine yanı başımda
Bu haziran akşamında...

Çağla Üstündağ 

------------------------------------------------------------------------------
6 Eylül 2010, 11:21

SENiN KIYINDA


Sanırım,
  Bu gün yine senin kıyına vurdum!
    Vurdum ki geri gelinmez.
      Bilmiyorum; bu bir sitem mi, isyan mı?
        Neden sürekli senin sularındayım?
Bilinmez…

 *     *     * 
Sevgi çıkmazı benimkisi,
  Bu bir tutukluluk.
    Senin karanlık ve bulanık sularında;
      Boğulmak yok olmak sonra da…
        Yine senin kıyılarına vurmak,
Vurmak başka bir mutluluk… 

 *     *     *
Aslında yoksun sen,
  Ben yorgun ve harap.
    Sen bende hiç olmadın.
      Benim, yok oluşlarımda tutunduğumu sandığım,
        Hayali  bir dalsın,
          Ya da hayali denizlerde gördüğüm
Bir serap...

 *     *     *
Sen; çölde susuz kalanların
   Serap gördükleri su gibi kalacaksın.
     Sen de benim ömrümce
Serabım olacaksın…

Çağla ÜSTÜNDAĞ



Devamını oku: http://yerli.webnode.com.tr/sizden-gelenler/