.

AD BANNER

Ey Ihvanım

Ey Ihvan’ım el emindir Muhammed
Miski amber gül emindir Muhammed
Rahmeten lil alemindir Muhammed
Aleyhisselam'dan selam getirdim..

İSİMSİZ KAHRAMAN


Yerliköy’den aynı tertip 11 kişilerdi. Asker oldular.
7 Mart 1974’te birliğine teslim oldu Ali. Erzincan 59. Er Eğitim Tugay Komutanlığı’nda acemi er. Diğer 10 Yerliköylü başka yerlere gittiler. Komutanlarına kısa künye söylerken “Ali Karadoğan / Çorum – emret komutanım” demeye başladı Ali.

Bizim Yerliköy..



Akıla düşünce Babayla Ana,
Kalbimiz çarpıyor sıladan yana,
Yolumuz üstünde Saray, Toyhana,
Uzaktan görünür bizim Yerliköy..
.
Cemreler düşerken başlar birinden,
Toprağı uyanır oynar yerinden,
Çiğdemi çiçeği biter derinden,
Mis koku sürünür bizim Yerliköy..
.
Karakış geçince inceden ince,
Güneş ısıtarak yüze gülünce,
Nisandan Mayısa bahar gelince,
Yeşile bürünür bizim Yerliköy..
.
Türbe tepesinden bir Güneş doğar,
Doğar da ovayı ışığa boğar,
Hava bulutlanır Asma'ya ağar,
Yağmurda arınır bizim Yerliköy..
.
Yerliköy dediğin incidir inci,
Buğdayı arpası hele pirinci,
Köylerin içinde kesin birinci,
Ülkemde barınır bizim Yerliköy,
.
İpek Efendime bin selam olsun,
Olsun da içimiz sevgiyle dolsun,
Çoluk çocuğumuz mutluluk bulsun,
Huzura sarınır bizim Yerliköy..
.
Suat Zobu 



.









NEYİNİ SEVEM..

.
Bağın yok bahçen yok neyini övem,
İlle de vatansın ille Yerliköy..
Anam yok babam yok neyini sevem,
İlle de vatansın ille Yerliköy..

Hasan ŞEN ŞİİRİ: ÇORUM PROJESİ

1996 Yılında Başbakanın (Rahmetli Erbakan) Çoruma gelmesi nedeniyle okuduğu bir şiir.
Dürüst çalışmaktır, tek sermayemiz.
ÇORUM projesi gerçekleşiyor.
Helal kazanmaktır bizim gayemiz,
ÇORUM projesi gerçekleşiyor.

Muhtarlık Seçimi



Gobeller bazılarınız belki bilmezsiniz, bizim köy eskiden 4 parçadan oluşuyordu. Önceleri Suylan muhtarlık değildi, bizim köye bağlıydı. 30-40 hane falandı. O zamanlar Haşim Durağı’ndaki Çiftlik dediğimiz yer iki parçaydı. Hala da öyle ya. Kaldırım Arkı’nın bizim köy tarafında kalan kısmı bizim köye, Bayat Çayı tarafında kalan kısmı da Saray'a bağlıydı. Akkaya’nın oradaki Lapalılar denilen mahalle de 3 parça olup, Saray, Yerliköy ve Pancarlık nüfusuna kayıtlıydılar. Demek ki İskilip Bayat sınırı da tam buralardan geçiyormuş. Suylan, Çiftlik, Akkaya bir de bizim köy toplam dört parça işte. 

“PEKİ ANAM, PEKİ BACIM.”


Gobeller siz bilmezsiniz de..

Bu anlatacaklarımı ben de bilmiyorum işin açığı.. Rahmetli Abdurrahman Amcamın, Rahmetli Mehmet Amcamın anlatımından alıyorum buraya. 

Eskiden dağa oduna, ağaç kesmeye giderlermiş. Bizim çocukluğumuzda yoktu bu. Dorukseki’nin daha yukarılarına, Çerkeş’in, Akpınar'ın hizalarına kadar giderlermiş. Kağnıyla ne getirebilirlerse işte.

Dedem rahmetli iki kağnıyla gitmiş. Yanında daha tıfıl çocuk olan Abdurrahman Amcam var. Yol arkadaşı olarak da Coruk’la gubaşmışlar.

Sabah tanyeri ağarırken çıkıyorlar, öğleden sonra ancak varıyorlar. Kağnı bile olsa belli bir yerden öteye gitmiyor. Yol yok, iz yok ormanda. Kağnının ulaşabildiği yere kadar kestiklerini taşıyacaklar, gece de orada kalarak bir iki günde yükü hazırlayacaklar, gene erkenden yola çıkacaklar ki akşama köye kavuşabilsinler. Çünkü dolu yükle köye dönmek daha da zor.

Dere-tepe, taş-kaya başlıyorlar kesmeye. Dedem kesiyor, Abdurrahman Amcam elinden geldiğince yardım ediyor. Coruk biraz aralıklı çalışıyor. Orman dediğin dere tepe. Düz bir yer değil ki verep mi verep. Derken Dedem Rahmetli dengesini kaybedip düşüyor. Kafasını bir taşa çarpıyor. Elini atıyor al kan. “Abd’aman, yetiş Abd’aman” diyor feryat figan (Dedem Abd’aman derdi). Amcam koşuyor çaresiz..

- Oğlum bak bakalım kafama ‘Kırık mı, yarık mı, delik mi..?’

Ne desin Amcam, aklı başından gidiyor, ufacık çocuk.

- Delik, diyor.

Dedem başlıyor ağıda, “Eyvah ocağım söndü, eyvah çocuklarım yetim kaldı, eyvahlar olsun bittim beeennn…Beş tane yetimim aralarda kalacaaakkk!!"

- Çabuk Coruğu çağır gelsin, beni evime yetiştirin evimde öleyim bari, çabuukkk..!!

Amcam koşup çağırıyor Coruğu. Coruk bakıyor yaraya biraz kanamış. Kanı siliyor, “Lan Osman bunda bi şey yok, sadece azıcık yüzülmüş” diyor. Kafayı sarıyorlar mendille.

Başlıyor Dedem duaya “Şükürler olsun Yarabbim beni çocuklarıma bağışladın, şükürler olsun Allah'ım ölümden döndürdün, Yarabbi şükürler olsunnn..!”

Dedemin keyfi kaçıyor bir kere.

Yarım yamalak yükü tamamlıyorlar, düşüyorlar yola.

Dorukseki’nin oralarda daha önceden kağnıların geçerek kestirme yol haline getirdiği bir tarlaya giriyorlar ki nereden çıktığını anlamadıkları bir kadın peyda oluyor. Cadı mı cadı, cazgır mı cazgır.. Düşman başına..

Dikiliyor kağnıların önüne. “Ağzına sıçtığımın köpekleri burası yol muuu? Buradan geçe geçe tarlamı yol yaptınızzz. Ekinimi saçgımı mahvettinizzz..!”. “Dönün geri, diyor, dönün ya değilse ağzınıza sıçarım, dönün yoldan gidinnn”

- Peki anam, peki bacım, diyor Dedem. Dönüp yoldan geçiyorlar biraz dolambaçlı da olsa.

“Peki anam, peki bacım, peki anam, peki bacım.” Dilinde tekerleme köye geliyorlar. Yeter Ebem rahmetli karşılıyor başı sarılı, perperişan Dedemi. “N'oldu herif, ne bu halin, hele bi sakin ol” diyor.

“Peki anam, peki bacım.” diyor da başka bir şey demiyor.

“Peki anam, peki bacım.” 

Mekanları cennet olsun.. 

 

Suat Zobu

.

SÖZLÜK: 

Tıfıl: Küçük

Gubaşmak: İşbirliği yapmak, beraber hareket etmek

Verep: Yokuş, eğimli arazi

Cazgır: Çok konuşan, susmayan

Saçgı: Ekilmiş ürün, ekenek


.

Düşmez Kalkmaz Bir Allah Var..

.
Düşmez kalkmaz bir Allah, budur mutlak olanı, 
İnsan Sultan olsa da, sonu gelecek elbet.. 
Tarih boyu zalimden, var mı baki kalanı, 
Umutluyum gün gelip, yüzler gülecek elbet..

Ölenin kıymeti sonra bilinir..

.


Maalesef böyle benim gördüğüm, 
Ölenin kıymeti sonra bilinir.. 
Görmezler yaşamı nasıl kördüğüm, 
Geçer birkaç vakit izi silinir. 
Ölenin kıymeti sonra bilinir..

Unutma Evlat..

.


Evladım dinleyin sözümü hele, 
Haince arkadan vurmayın sakın.. 
Akraba gözetin uymayın ele, 
Öyle uzak uzak durmayın sakın..

Gidiş O Gidiş..

.
Coşkun akan ırmağımız durulur,
Dinerek gideriz gidiş o gidiş..
Küheylan atımız bir gün yorulur,
İnerek gideriz gidiş o gidiş..

Ümmühan Teyzem


Anamgil dört bacılardı. Erkek kardeşleri yoktu. Pancarlık’ta Ana bir baba ayrı bir dayımız vardı ama. Üveydi sonuçta. Belki de uzak olduğu için gerçek bir dayı tadı yaşamadık biz. Eh işte.

Türk Ali - Cüggüt Abıla

Bizim çocukluğumuzda köyümüz çok yoksuldu. Aklımın kıt kanaat erdiği dönemleri hayal meyal hatırlıyorum da evlerin çoğu toprak damlıydı. Kağnılar vardı. Sonra tek tük traktörler gelmeye başladı.

MAHMUT DAYI, HALİL ENİŞTEM, AĞABEYİM


Mahmut Dayı vardı.
Bizim köyde biz kendimizden büyüklere “Dayı” derdik. Ona da “Mahmut Dayı” diyorduk haliyle. Asıl adı Mahmut Koçak.