Gençler
pek bilmezler de; eskiden bağlar vardı, köy önünde bahçeler vardı.
Baharla
birlikte bahçeleri beller, maşalamalar yapardık tırmıkla. Toprağı iyice havalandırır,
içindeki otu çöpü temizlerdik. Topalak, baldırcan, biber, marul ekerdik.
Çayın
suyu yazın iyice azalırdı gene de fırsatını bulur keşikle bir kaç defa sulardık
bahçelerimizi. Sebzeye para vermezdik. Her şey doğaldı.
"Soğan
ekerken osurursan soğan çok acı olur" derlerdi. Derlerdi de babam rahmetli
inadına zarıl zarıl osururdu. Acı soğan daha da acı olurdu... Soğanın acılığı
aslında ondan değilmiş, kıt kanaat sulandığından, susuzluktan acı olurmuş
meğerse.
Hemen
hemen herkesin bağı vardı. Pekmez kaynatırdık. Üzümler olurdu, beyaz üzümler,
tomur tomur kara üzümler, elmalar ekşili-tatlılı. Bağ bekçisi rahmetli Müggat
Dayı çok kovaladı bizi zerdali ağaçlarından."Bakarsan bağ olur, bakmazsan
dağ olur" diye boşuna dememişler. Bağa bahçeye de bakmak gerekiyordu.
Bağlar bakımsız kaldı. Tarlalardaki sapları yakma yüzünden bir kaç defa da
yandı. O güzelim bağlar battı gitti. Son kalan tek tük ağaçları da kestiler,
dümdüz tarlalar kaldı.
Bazılarınız
bilmeyebilir ama bizim köydeki her evde öyle şakır şakır sular akmazdı. Su
kıttı. Karşı kuyu dediğimiz yerde bir su çıkardı acı mı acı. Kadınlar onunla
çamaşır yıkardı. Caminin önündeki Çalhama'dan günlük kullanım için su alınırdı
sırayla. İçme suyu olarak mezarlığın yanındaki tatlı kuyudan su çekilirdi
(Sonradan öğrendik ki, o su aslında pek de tatlı bir su değilmiş). O kuyuda da
analarımız ne çok sıra beklemişler, hep anlatırlardı.
Bizim
köy su yönünden şanslıydı gene de; Üçdam, Suylan, Yarımca gibi köyler Irmak
suyu (Kızılırmak) içerlerdi.
Yetmişli
yılların başında Dorukseki Köyünün üstlerinden, ormandan Güllevik Suyu geldi.
Bizim köyle birlikte 8-10 köy içme suyuna kavuştu. Bizim köyde YSE üç tane
çeşme yaptırmıştı Güllevik Suyu akan. Bu çeşmelerden helkelerle su taşırdı
kadınlar. Suyun evlerdeki musluklardan akması daha yeni, kaç yıl oldu şunun
şurasında?
Elektrikle,
telefon da yoktu o zamanlar. Gene Yetmişli yıllarda bir PTT Acentesi açıldı
bakkal dükkanına. Tek hatlık bir telefon bağlandı. Dışarıdan telefon geldiğinde
Rahmetli Mustafa Dayı (NOS) çağırtırdı arananları. Ya da bir yeri
arayacağınızda saatlerce beklerdiniz bağlansın diye.
Elektrik
bile 1979 yılında geldi. Geldi ama ha bire kesilirdi, saatlerce günlerce
elektrik gelmezdi.
Suat
Zobu
.