.

AD BANNER

Yerli, İskilip

 

(Vikipedi’de oluşturduğumuz ama nedense Vikipedi’nin sonradan sildiği köyümüzün tanıtımı ile ilgili çalışmamız)

Yerli Köy Çorum

Ülke  Türkiye

İl      Çorum

İlçe   İskilip

Coğrafi bölge      Karadeniz

Yüzölçümü

 • Toplam   45 km² (17 mil²)

Rakım        518 m (1.699 ft)

2000 Yılı Nüfus: Toplam        647

Zaman dilimi       UTC+03.00 (TRS)

İl alan kodu        0364

Posta kodu 19400

Yerli, Çorum ilinin İskilip ilçesine bağlı bir köydür.

İçindekiler

1       Tarihçe

2       Kültür

3       Coğrafya

4       İklim

5       Nüfus

6       Ekonomi

7       Muhtarlık

8       Altyapı bilgileri

9       Dış bağlantılar

Tarihçe

“1530 Tarihinde Çorumlu Livası” adlı harita da Bayat ve bugün de aynı isimleri taşıyan Lapa (Yoncalı), Ovacık (Bu gün Çankırı İli Yapraklı İlçesi Köyü), Eymirşah (Emirşah), Şeyhler (Yenişıhlar), Kunduzlar (Kunduzlu Beldesi), Çerkeş, Evci (Günümüzde İmamoğlu, Sarıkaya, Cevizli ve Taşlık yerleşim yerleri), Ak-Sekü (Akseki), Çay (Çayköy), Pancarlık, Yatıcı (Bugünkü Yatukçu Mahallesi), Tuzcu Divanı (Bugünkü İskilip İlçesine Bağlı Yerliköy), Kalın-pelit (Kalınpelit), Demürci (Demirciler), Kuşu (Yeşilçat), İlegi (İleği), Bel-viran (Belören) yerleşim alanlarının var olduğu kesinlik kazanmaktadır.

Yukarıda da bahsedildiği gibi 500 yıl öncesinde burada Tuzcu Divanı adıyla bir yerleşim bulunduğu görülmektedir.

Köyün tarihini çok daha gerilere götürmek gerçekçi olacaktır.

Yerli Köy'de bulunan tuz işletmesinin geçmişini kimse bilmemektedir.

İnsan yaşamının en önemli maddelerinden biri “TUZ” dur. Yerliköy’de doğal kaynak suyu olarak tuzlu su çıkmakta, bu suyun güneş ısısıyla buharlaşması sonucunda da tuz oluşmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca tuz her zaman önemini korumuş, buna bağlı olarak da, tarih boyunca ismi ne olursa olsun, Yerli Köy her zaman bir yerleşim yeri olmuştur.

Köyün kuzey kesiminde "Ören Yeri" diye bir yerde bina temel izlerine rastlanmaktadır. Ayrıca köyün karşısında Yamaç denilen bir tepede de çok sayıda bina temel kalıntıları bariz bir şekilde görülmektedir. Burada bir uçtan bir ucu 3 km olan; Sarayburun’dan Aculü’ye, Aculü’den Ören Yeri’ne, Ören Yeri’nden Mezarlığa, Mezarlıktan Sarayburun’a kadar büyükçe bir şehir bulunduğu bilinmektedir. Bahsi geçen bu şehrin ismiyle ilgili bir veri henüz yoktur. Yamaçta son zamanlara kadar kullanılan, “Acı Kuyu” denilen bir kuyu da (Sarnıç) vardı. Saray Burun denilen yerde bu şehrin yöneticilerine ait bir saray olduğu söylenmektedir. Buradan geçen Tekke Çayı'nın oyduğu çay yatağında harman tuğlasıyla örülmüş duvar kalıntıları vardır. Ayrıca Hititlere ait mezarlar bulunmaktadır.

İskilip tarihine bakıldığında "İskilip'te gelişen uygarlığı kavrayabilmek için özelde şu maddelerin genel insan uygarlık tarihindeki yerini iyice görmek gerekir; tuz, sirke, şarap, pekmez. Tuz, Roma uygarlığının adına yollar inşa ettiği bir vazgeçilmez uygarlık maddesidir. Adına savaşların yapıldığı, askerlerin maaşlarının tuzla ödendiği, devletlerin gelir için tuzdan vergi aldığını görmek bir vakıadır. İskilip bağlamında Roma'ya bakarsak sırf bu nedenle Pontlarla savaşıp onların yerine kendileri İskilip coğrafyasına egemen olmuşlar ve yollar yapıp bu yollara Mil Taşları dikmişlerdir." denilmektedir.

Burada bahsi geçen "TUZ" İskilip'te yalnızca Yerliköy'de ve Çukurköy'de (İki komşu köy) bulunmaktadır.

Köyün güneyinde bulunan ve önceleri bağlık olan arazide, İskilip-Çukurköy-Mezarlık istikametinden gelip, "Muggatin Bağı" nın oradan geçerek Saray Buruna (Batı yönüne) doğru giden taş döşeli bir de yol vardır. Bu yolun İpek Yolu olduğu da söylenmektedir. Büyük olasılıkla yukarıda bahsi geçen yollardan biri de, bu yoldur.

Yerli Köy'ün adına, köydeki kullanılışı ile YELLİ KÖY de (Rüzgarlı anlamında) denilmektedir. Bu tanım köyün konumu itibariyle daha doğru olacaktır. Daha sonraları "Yelli Köy" den "Yerli Köy" ismine doğru dönüşüm olmuştur.

Bir de Yerli Köy'lülere "Arap" denilmesi olayı vardır. Yerli Köy halkına "Arap" demelerinin nedeni Türklerin Arap kolundan geliyor olmaları olabilir. Türkistan'da Türklerin Arap isimli bir kolunun olduğu bilinmektedir.

Köy halkının bildiğimiz Arap Milleti'inden gelmiş olması mümkün görünmemektedir. Birincisi köy halkı Arapça bilmemektedir. Şayet önceden gelip buralara yerleşmiş Arap'lar olsaydı, "zaman içerisinde de Arapça unutulmuş" denilseydi bunun kabul edilebilirliği tartışılabilirdi. Çünkü zaman içerisinde Arapça bir miktar unutulmuş olsa bile bu gün yarı Arapça, yarı Türkçe konuşuluyor olurdu, bir dilin tamamen unutulması belki binlerce yıllık bir süreç gerektirir. İkinci nedeni de köy halkı tamamen beyaz ırka mensuptur. Yüz ve ellerinin güneşten esmerleşmesi Arap olduğu anlamına gelmez. Güneş görmeyen kısımları beyaz ırktan olduklarını ispatlamaktadır.

Kültür

Yine buram buram gözümde tüter,

Yürüyüp Irmak'tan varsam diyorum.

Bahar gelir çiğdem çiçekler biter,

Toprağına yüzüm sürsem diyorum.

-

Yaz-baharda Tekke Çayı coşunca,

Hasretliği gönlümüzden taşınca,

Aydoğan'dan Aculü'yü aşınca,

Yerli Köyü ordan görsem diyorum.

-

Suat ZOBU

-

Köyün gelenek, görenek ve yemekleri genel İskilip kültürü ile bazı farklılıklar göstermektedir. Mesela konuşmalar: "Geliver", "Gidiver" yerine İskilip'te "Gelüve", "Gidüve" denilmektedir. İskilip ağzında "i" yerine genellikle "ü" kullanılmaktadır. Bu duruma Yerliköy'ün hemen yakınındaki Hacıbayram, Çayköy, Kayaağzı gibi köylerde ve dağ köylerinde de rastlanılmaktadır. Yerliköy konuşmasında böyle bir şey yoktur. "Geliyormusun" yerine "Geliyon mu" (Buradaki n sağır n) gibi yöresel olarak kullanılan kelimeler olmasına rağmen Yerliköy konuşmasındaki pek çok kelime neredeyse İstanbul Türkçesine yakın olarak kullanılmaktadır.

Köyün yetiştirdiği şairlerden Ihvani Şen'e ait bir şiir:

GOBELLER

Toy ceylannar gine cacık derdinde,

Ortacıya gidelim mi, gobeller?..

Birikmişler taa Suylanın ardında,

Gaynarcıya gidelim mi, gobeller?..

-

Çorağın kıyısına doğru gidelim,

Ordan Yerliköyü seyir edelim,

Dana, sığır, koyun, kuzu güdelim,

Yılgınnaya gidelim mi, gobeller?..

 -

Musluğun yanından firik ederik,

Kepirin gırında gavurub yirik,

Anamgil asbab yur; bizde çimerik,

Garşı guyya gidelim mi, gobeller?..

-

Hasan Hocam Yerliköyün Ihvanı,

Cami boş olursa sıkılır canı,

ŞENlenecek bizim köyün her yanı,

Çalhamıya gidelim mi, gobeller?..

-

IHVAN-İ ŞEN - 2012

-

HASAN UNUTMA, HABER ET

-

Üşütmüşüm Hasan, hastayım emme,

Dağılgana gidekene haber et.

Hastaymış arkadaş, gelemez demme,

Külfüyüğe gidekene haber et.

-

Yufkayla yımırta azık gatalım,

Alıp yanımıza, olta atalım,

Köprünün orada balık dutalım,

Gızılırmaa gidekene haber et.

-

Garibin Aliyle gidek çalığa,

Çiğdem toplayıp da goyak ya’lığa,

Güllevük suyundan içek sa’lığa,

Aculüye gidekene haber et

-

Domatesle biber, ekmek alırık,

Belki ağşamaca orda galırık,

Bayat Çayı’n orda mantar buluruk,

Yılgınnaya gidekene haber et.

-

Bahar gelir goyununan, guzuynan,

Yemek yapak, Yelli Köyün duzuynan,

Çıhıp da gel ayağının tozuynan,

Gaynarcıya gidekene haber et.

-

Köy önünden Aydoğan’a gidelim,

Yamaçtan da köyü, seyir edelim,

Bahar gelsin köyde culuk güdelim,

Yelli Köye gidekene haber et.

Çocukluğa gidekene haber et.

-

Suat Zobu

-

ANILAR

Çocukluğumuzun geçtiği köyümüzdeki anılar. Ömür boyu unutulmaz.

...

Sizler belki bilmezsiniz de Pine vardı. Komik adamdı. Erkeklerin toplandığı “Köyün İçi” denilen yerde anlattıklarını ağzımız açık dinlerdik. Kendine has bir konuşması ve ses tonu vardı. "Yani bana bak ......." diye başlar, bizleri kırıp geçirirdi gülmekten.

Şimdi-şimdi düşünüyorum da epey de partal atıyormuş hani. Gerçi anlattıklarına biraz partal karıştırmasa, biraz abartmasa hoşumuza gitmezdi belki de…

*

Şekir Dayı vardı. Bulgaristan göçmeni. Dili hala tam düzelmemiş. Caminin dibinde kendine has konuşmasıyla ağzına baktırırdı..

Köy önündeki bahçesine giren eşeklerden çektiğini hiçbir şeyden çekmemişti.

“Sabah sabah eğer sevap kazanmak istersen bahçelere gidip eşek çıkaracaksın” der de başka şey demezdi. Bir de ben “Onu bilir, onu söylerim” derdi.

**

Torrik vardı. Hep bir yerlerden gelecek yüklüce bir paranın hayaliyle yaşar "Geliyo TIRINAN geliyo" derdi. O para gelince saray gibi bir ev yaptıracağından tek odalı bir kulübede ömrünü geçirdi. Gereksiz masraf etmenin ne anlamı vardı !!

Gelmedi.

O lanet olası TIR da gelmedi, o para da.

Hoş bu saatten sonra da gelmez ya!.. Gelse de neye yarar ki? Torrik de vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. 

 ***

Bir de Hediye Bibi vardı tabii. Köyde yapılan düğünlerin vazgeçilmeziydi. Kadınlar bölümünde def çalar, türkü söyler, erkek kılığına girer, türlü "TİYATORA"lar yapardı.

[Küçükken biz de girerdik kadınlar bölümüne. Sonra sonra almadılar tabii :) Nedenini hala çözebilmiş değilim.. 😊 ].

Hediye Bibi özünde iyi bir insandı elbette. Ama hepimiz biraz tırsardık ondan..

Evlerimiz bitişikti. Bizim bahçemize göre aşağı yukarı 2 metrelik kot farkıyla daha aşağıda olan bahçesini, sınır oluşturan akçalıların arasından bazen izlerdik. Yüksek duvarlarla çevrili bir avlunun ortasındaki evi bize gizemli gelirdi. İçini merak ederdik. Bizim köyde içini hiç görmediğim nadir evlerden biriydi. Köyün değişmez bekçisi Arifin Ali kocasıydı. Başka köyden gelmiş bizim köye yerleşmiş. Hediye Bibiyle evlenmişler. Sanırım Hediye Bibi’nin ikinci kocasıydı. Çok fakirlerdi.

Sonraları köyün alt taraflarına, Tekke Çayı'nın kenarına, muhacirlerin boşaltıp Çorum merkeze taşındıkları eve geçtiler. Önce Arifin Ali kayboldu ortalardan. Yılların yorgunluğundan kamburlaşmış beliyle Hediye Bibi'yi görürdüm bazen. Sonra O da kayboldu, daha niceleri gibi...

Allah hepsine rahmet eylesin.

****

Suat ZOBU

-

Bibi: Uzaktan akraba yaşlı kadın

Partal: Palavra

Şekir: Şakir

Tırsmak: Korkmak, çekinmek

Tiyatora: Tiyatro, gösteri

---

KÖYDE KULLANILAN, AMA MAALESEF UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BAZI ÖZTÜRKÇE KELİMELER:

BU ve DİĞER YAZILAR İÇİN DE SÖZLÜK

A

 

Abov: hayret nidası

Ağa: baba,

Ağca: beyaz,

Ağnanmak: yuvarlanmak, at, eşek gibi hayvanların yuvarlanması,

Aha: işte,

Ahacık: işte burda

Alaçık: ağaç dallarıyla iskeleti kurulmuş ot, çul, kilimle örtülü çadır. (Alacık)

Alma: elma

Amaa: şaşırmak

Ambar: hububat deposu,

Anadut: buğday ve benzeri ekin destesini remorka veya başka bir araca yüklemede kulanılan üç kollu harman aleti. Tarım aracı,

Annacı: karşısı Örn: Annacıma gel, tam annacında

Aş: yemek

Aşamınan: akşamleyin

Avu: zehir

Ayakyolu: tuvalet

 

B

 

Baba çıkasıca: sinirlenilen kişiye söylenen söz

Badal: merdiven basamağı

Bahraç / bakraç: bakırdan küçük kova

Balak: manda yavrusu

Baldırcan: patlıcan

Bardak: çam ağacından oyulmuş 7-8 litrelik su kabı, seneğin küçüğü. "eski çamlar bardak oldu" deyimi buradan gelmektedir. Şimdi ise bardak su bardağı-çay bardağı olarak algılanmaktadır. Su içmek için kullanılan bu günkü bardak yerine "tas" kullanılmaktaydı,

Batman: yaklaşık 20 litrelik sıvı ölçü birimi,

Bayak: az önce bayakdan: biraz önce

Bazlama: sacda pişirilen yuvarlak ekmek

Bekit: kapat, ört

Belermek: gözleri büyüterek öfkeyle bakmak,

Bıldır: geçen sene,

Bıza' : buzağı

Bibi : uzaktan kadın akraba,

Bicimcik: azıcık, az olan şey

Biçki : testere türü

Biley taşı : kesici araçları iyeleyen alet

Biz : delik delmeye yarayan alet,

Bostan : kavun, karpuz tarlası

Boyunduruk : çift süren hayvanları birlikte yürüten ağaç çember

Boz : 1- sürülmemiş toprak, 2- renksiz, gri renkte olan, bomboz: rengi atmış, bomboz olmuş: hastalıktan rengi iyice sararmış.

Böğür: yan taraf, vücudun yan tarafı, böbreklerin olduğu kısım

Börtletmek: bir şeyi haşlamak

Börü : zehirli bir örümcek türü,

Bucaklık: evde kap kacak konulan yer,

Bulamaç: undan yapılan cıvık yiyecek

Bundan keyli : bundan sonra,

Buymak: çok üşümek,

Büngüldemek: suyun yerden fokurdaması,

Bürgü: yemeni,

 

C

 

Cahal : cahil, tam yetişmemiş, delikanlı

Camış : manda

Canavar: kurt

Candarma: jandarma

Cerek: uzun ince ağaç, uzun boylular için de kullanılır

Cıbır: parasız, pulsuz

Cılga : patika-keçi yolu,

Cıncık: camdan yapılmış eşya,

Cırcır: fermuar

Cırcır olmak: İshal olmak

Cimciklemek : çimdik atmak, çimdiklemek

Cirpeden: hızlıca, birdenbire

Cof cof : süs

Culuk: hindi

Cuvara: sigara

Cüce : civciv

Cücük: civciv

 

Ç

 

Ça'al: küçük taşlardan oluşan yığın.

Çalhama : yoğurtla ayran arası kıvamdaki yoğurt,

Çandı : evin, ambarın köşesi

Çapıt : bez parçası

Çarkıt: bozuk - külüstür,

Çatal kapı: bahçeli evlerin dış kapısı

Çebiş : bir yaşındaki erkek keçi,

Çemkirmek : 1 . Birine karşı gelmek, sert cevap vermek. 2 . Halk ağzında köpek kesik kesik havlamak.

Çıngı: kıvılcım,

Cıvıtmak: oyunbozanlık

Çiğit: çekirdek

Çilermek: su sızması,

Çimmek: yıkanmak

Çinilemek: çınlamak,

Çor: hastalık,

Çöğdürmek: küçük abdest yapmak (özellikle çocuklarda)

Çöğmek: yana yatmak,

Çökelik: evde yapılan bir peynir türü,

Çömelmek: dizlerinin üstüne çökmek

Çömütmek: çömelmek,

Çördük : armutun küçüğü

Çörtleğen / çörten: pınarlarda ve çatılarda su akan yer,

 

D

 

Dalmak: bir yere girmek

Dam kürümek: ahırı süpürmek

Dam: ahır, çatı

Darı: mısır tanesi

Demrağ: egzema

Deze: teyze

Dıhım: Lokma

Dıldıbız : fakir

Dibek: ağaçtan yapılmış havan, sohu

Dinelmek: ayakta durmak dirgen : harmanda sapları yayan çatallı araç

Dolama: parmağın iltihaplanıp şişmesi

Donyağ: içyağ - çok soğu insanlar için de kullanılır -

Dölek: düzlük,

Döş : göğüs

Döven : düven,

Duluk: avurt

Duncukmak : nefessiz kalmak, somurtmak,

Dürzü : (aslen bir mezheptir) aşağılamak için kullanılır

Düve: bir yaşındaki dişi inek yavrusu,

Düven: harmanda traktör, at veya öküzle çekilen, ekinleri ezip saman yapmaya yarayan, aralıklarla kesici taşlar monte edilmiş kızak

 

E

 

Eci: kız kardeş, bacı, abla,

Ecicik : azıcık, bir tutam ekti: yiyecek konusunda yüzsüzlük yapan

Ellağam : herhalde, galiba

Ellik: ekin biçerken el parmaklarına takılan ağaç parmaklıklar.

Emişik: bir memeden emen kardeş olmayan yavrular.

Emme : ama

Emmi: amca

Empirme: kadın elbise kumaşı.

Enek: misket, bilye

Enik: kedi, köpek yavrusu

Enteri: zıbın, elbise

Erişmek : (meyvalar için) olgunlaşmak

Erze: kapıyı kapalı tutmaya yarayan demir

Evlek: ekin ekerken ayrılan bölüm,

Evmek : acele etmek

Evrağaç/evirgeç: ekmek çevirmeye yarayan uzun yassı tandır değneği,

Eyy: efendim

Eze: vücut, beden

 

F

 

Fağrimek : yaşlanmak, ihtiyarlamak

Felfecir okumak : gözlerin fıldır fıldır dönmesi

Ferik : piliç

Fırıldak: oyuncak, kendisine güvenilmeyen, sahtekar

Firik : kızarıp olgunlaşmaya başlayan buğday başaklarının ateşte kavrularak yenmesi,

Fişne: vişne

 

G

 

Garipsemek: özlemek,

Gedik: dişleri dökülmüş olan,

Gerneşmek: gerinmek,

Gı : erkeğin kadına seslenişi

Gıdık : çene altı

Gidişmek : kaşınmak

Gobel : erkek çocuğu,

Gocuk : kış giysisi

Godek / güdük: kısa

Göğ böğrülce : taze fasulye

Göğermek : yeşermek

Göğsemek : hayvanların çiftleşmeye hazır olması

Gök: yerine göre mavi-yeşil,

Göynümek : olgunlaşmayı da öte geçmek

Guguk : kuş türü

Gunnamak: eşeğin, köpeğin doğurması,

Gurk: yavru için yumurtaya basan ya da yeni civcivleri olan tavuk.

Guvermek: yeşermek,

Güğüm: bakırdan yapılan büyük su kabı, helke

Günnük : yevmiye

 

H

 

Hağ: sırtta taşınan büyük sepet,

Hamut: çift süren öküzün boynuna takılır,

Hapaz: avuç

Haral : büyük kıl çuval,

Hayat : avlu

Hazetmek / hazitmek : beğenmek, hoşlanmak

Heçlemek: bozmak, atılacak hale getirmek, berbat etmek

Hedik : haşlanmış buğday

Helke : su kabı,

Hergele: işsiz sapsız, yaramaz insanlar için söylenen söz.

Heşlenme: boşa gitme

Hırka: eskiden kadınların giydiği folklorik bir giysi.

Hızar : ağaç biçen biçki

Hinkirmek: sümkürmek,

Holluk : fol

Horanta : çoluk-çocuk

Hörüklemek: bir şeyi ağzına kadar doldurmak,

Huysukma: tedirgin olma, çekinme, huylanma

Hürü: huri

 

I

 

Irakı: rakı

Iramazan: ramazan

Irbık: ibrik

Irza: rıza

Isıcak: sıcak

Islağaç : yufka ekmek pişirirken çevirmeye yarayan yassı tahta

Islama : ekmek ıslama

Ismarış: sipariş

Işgın: fidanın sürgün kısmı - filiz,

 

İ

 

İbrik : abdest almaya yarayan su kabı,

İdare: gazyağı ve fitil kullanılarak kullanılan camsız aydınlatma aracı.

İkileme : tarlayı ikinci kez sürme

İleğen : leğen

İlergün/ürelüğün: dünden önceki gün

İlistir: delikli süzme kabı

İliye: öyle değil mi

İrilik : samanın irisinin konulduğu yer,

İt dirseği : göz kenarında çıkan bir kabarcık

İya’ : kaburga kemiği,

 

K

 

Kabak : kabak, kel

Kalbur: elekten büyük olan eleme aracı.

Kamaşmak : mayhoşluk

Kanara:  yemekten başka bir şey düşünmeyen işe yaramaz kimse, lüzumsuz işlerle uğraşan

Keyli : artık

Kıbraşma: kıpırdama, hareket etme

Kıran giresice: ilenç (salgın hastalık bulaşsın inşallah)

Kıran: toplu ölümlere sebep olan hastalık.

Kademsiz: şansız, talihsiz, uğuru olmayan

Kaktır: ittir.

Kapçık : kabuk

Karavuk : baharda toplanarak yenilen ot,

Kaş : uçurum, tepe sırtı

Kaşıklık : kaşık konulan askılı tahta kap,

Katık: yoğurt, ayran,

Kaynata: kayınpeder

Kekil: yeni gelinlerin kulak yanlarında kesilerek şekil verilen saç

Kele: pekiştirme sözü,

Kelem : lahana

Kemre: hayvan gübresi

Kendigelen: yere dökülen tahılın ertesi yıl kendiliğinden bitmesi,

Kertmek: oymak, işaret koymak kes: samanın incesi yendikten sonra, yemlikte kalan iri kısmı

Kesek: tarlanın sürülmesinden sonra oluşan iri toprak parçaları.

Keskenmek: atacakmış gibi, vuracakmış gibi yapmak,

Keş: yağsız peynir

Kımçıtmak: keserken koparmak,

Kır: yazı-yaban,

Kıran girmek: bitmek sona ermek, salgın hastalık

Kırık: kadınların yabancı erkek dostu

Kırklık: koyunların yününü, keçilerin kılını kesmede kullanılan bir tür makas

Kırkmak: kesmek

Kırmaşmak / kıpraşmak: kımıldamak,

Kısrak: dişi at

Kıyak yapmak : iyilik yapmak, torpil geçmek

Kirez: kiraz

Kişkişlemek: kışkırtmak,

Kostak: forslu olan,

Kömbe: alttan ve üstten odun ve tezek ateşiyle sinide pişirilen mayalı çörek

Kömüş: manda,

Kösüre : kesiçi araçları iyeleyen bir alet , bileği

Köynek: atlet yerine kullanılan iç çamaşırı,

Kuruluk: yüksekçe yer

Kuytuk: çukurca yer

Külek: buğday ölçü birimi, kavanoz şeklinde kap, küçük yağ fıçısı,

Külük: balyoz,

Küpür: süpürünce çıkan toz toprak,

Küskü: sopa

Kütük: ağaç gövdesi, kısa, bodur

 

L

 

Türkçede L ile başlayan kelime pek yoktur.

Leğen: abdest alırken suyun döküldüğü kap,

Lök: gaz lambasının cam takılan kısmı

Löküs: lüks( gaz yakıtlı aydınlatma aracı)

 

M

 

Ma'da : başka

Madara: rezil olma, alay konusu

Madeniz: maydanoz

Mağza : bodrum kat odası

Mahana : bahane

Mal: büyükbaş hayvan

Malak: Manda yavrusu

Malama : savrulmaya hazır samanla tane karışımı yığın,

Malamat : rezil,

Maşalama : bahçede sebze ekmek için ayrılan küçük bölümler,

Meccanen: bedava, beleş

Meğsimek: mühimsemek, önemsemek, drğer vermek

Misir: mısır

Mostra: gerçek, gerçek yüzünün ortaya çıkması.

Motur: traktör

Musmul: mundar olmayan - temiz,

Muzur: yaramaz, yaramaz işler yapan

Münkürcü: iyilik bilmez , nankör.

 

N

 

Nacak: küçük balta

N’oldum delisi: konumu, durumu değişince havalara giren insan.

Nahal : nasıl

Narasın: ne arar (narasın gız anam yok)

Niyittin : ne yaptın

Nodul : ucunda çivi olan sopa,

 

O

 

Ocaklık : eski evlerde ateş yanan yer

Okka: bir kilogramdan biraz fazla ağırlık ölçüsü

Oklağa: oklava

Okuma: davet, davetiye

 

Ö

 

Ödüm koptu: çok korktum

Öğnük: önlük

Öğörsemek : ineklerde çiftleşme arzusu

Öndere: ucu çivili uzun sırık, övendere

Önlük: kadınların ev işi yaparken önlerine taktıkları bez,

Örklemek: bağlamak

Ötüğün: öteki gün, önceki gün

Övendere: nodul,

Özemek: bir şeyi fazla uzatmak, yoğurt vb malzeleri cıvıklaştırmak

 

P

 

Palaspandıras: hazırlıksız, alelacele ile hareket etmek.

Pantul: pantolon

Parpı: şifalı çamur

Paya: havalı, cakalı

Pece: baca,

Peşkir: el havlusu

Pınsık: (ateş için) bir türlü alev almayan, habire tüten, pasif

Pırtmak: hızlıca kopmak, ayrılmak, kaçmak,

Pinnik: kümes,

Poğsumak: buharlanıp ıslanmak

Pörtleme: dışına taşma

Pu’ar: pınar, su yalağı, çeşme

Pürtük: küçük parça

 

R

 

Türkçede r ile başlayan kelime pek yoktur.

 

S

 

Saban: çift sürmeye yarayan tarım aleti,

Sac ayağı:

Sacayağı: üzerinde yemek pişirilen üç ayaklı demir

Saçkı: tandırda yakılan ot,

Saçma: serpme

Sahan: tabak,

Sahanlık: tabak konulan yer,

Sallı: ağır

Sap yiyip, saman sıçmak: ne dediğini bilmeden saçma sapan konuşmak.

Sap: ekin sapı/iri saman,

Seğirt: koş

Seki: oturak,

Seklem: (kıl çuval), silgi (banyo havlusu),

Sekmen: zeminden 30-40 cm yükseklikteki yer

Sene: yıl

Senek: çam ağacının kütüğünden oyulan, tarlalara su içmek için götürülen, yaklaşık 20 litrelik su kabı,

Senit: üzerinde hamur açılan, meyve, sebze doğranan tahta tabla.

Sergen: raf

Siğme: akıtma, işeme

Sini: büyük tepsi

Sinsin: ateş çevresinde oynanan oyun

Sohum: yufka ekmekten yapılan, sulu yemek almaya yarayan kaşık gibi parça

Sokranmak: homurdanmak,

Soku: bulgur, keşkek dövülen dibek

Sokum-sohum: yufka ekmeğin kaşık gibi kullanılması,

Somak: mısır koçanı

Sorutmak: yüzünü ekşiterek oturmak

Söbe: tam yuvarlak olmayan

Sündürme: uzatma

Sütlük: eskiden yemek, yoğurt ve yağ gibi yiyeceklerin koyulduğu yer.

Süzme: bez ile süzülmüş yoğurt

 

Ş

 

Şafak: alın

Şaplak: şamar

Şepit: bazlama ekmeği

Şıvgın: sürgün, ince dal

Şilepe: yapış yapış

Şindi / şindik: şimdi,

Şipit: terlik,

Şippedenek: hemencecik

Şirevit: üzümlerin pekmez yapmak için doldurulduğu, çıkan şıraların alt yanındaki bir delikten boşaltıldığı ağaçtan yapılma v harfi şeklinde olan 2,5 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğine ve 80 cm yüksekliğinde at arabası veya kağnı ile taşımaya uygun, üstü açık olan depo,

Şişek: kısır koyun,

 

T

 

Talla: tarla

Tas: bardak anlamında da kullanılır,çukur tabak anlamında da

Tataram: üşütme sonucu mide ekşimesi, mideyi bozmak, kusmak

Tavatır: çok iyi, güzel

Tekecen: baharda toplanarak yenilen ot,

Temek: ahırdan hayvan dışkılarının atıldığı delik, küçük pencere,

Tengdirmek: ortadan kaybolmak, ölmek, elden çıkarmak

Tepik: tekme

Tınaz: saman yığını,

Tınaz: harman düvenler tarafından dövüldükten sonra yığılan saman ve tanelerin karışımı olan yığın.

Tıngır: kova,

Tokaç: çamaşır yıkarken, çamaşırları dövmeye yarar ağaçtan gereç

Toklu: bir yaşındaki koyun yavrusu,

Tomruk: kalın ağaç

Topalak: domates

Tuğmen: kuşlarda ibik,

Tummak: suya dalmak,

Tumman: eskiden bezden yapılmış genelde kadınların giydiği pantolon biçimli giyecek,

Tülemek: kuşların tüy çıkarması, mecazi: maddi bakımdan iyi duruma gelmek,

Tünek: tavukların tünediği yer,

 

U

 

Uçuklama: dudakta kabarcık oluşması

Uğra: un

Urba: giysi

 

Ü

 

Üç etek: folklorik giysi, setilyon

Üğrün üğrün: gizli, gizli

Üleş: pay,

Ünnemek: çağırmak

Ürelüğün: ileri gün, geçen gün,

Ürümek: havlamak(köpek ürüyor derler)

Ürüya: rüya

Ütelemek: tavuk, hayvan tüylerini ateşte yakmak, ot/ekin dallarını ateşte yakmak,

 

V

 

Verep: yamaç,

 

Y

 

Yaba: harman savurmaya yarayan tarım aleti,

Yad: yabancı, el

Yal: kedi ve köpeklere verilen un ve su karışımı yiyecek.

Yalak: hayvanların su içtikleri kap

Yağlık: mendil ya da iş yaparken boyuna bağlanan bez

Yapak: bayanlarda saçların taranmamış hali, yapaklı

Yavsu: inek at gibi hayvanlar üzerinde yaşayan bir asalak canlı.

Yaykamak: çanak, tabak gibi kaplara su tutmak, durulamak.

Yazı: tarla - yeryüzü,

Yelikmek: şımarmak

Yellenmek: yokuş aşağı iniş esnasında hızlanmak, ayrıca gaz çıkarmak

Yel-yepelek: hazırlıksız alalacele hareket etmek

Yemlik: 1- baharda toplanarak yenilen ot,

Yemlik: 2- hayvanların yem yediği oluk,

Yırak: uzak,

Yiğnik: hafif

Yirik: yırtık

Yoha / yuha: sığ

Yoz: yabani

Yumak: yıkamak,

Yunacak: pis, dinsiz,

Yunmak: yıkanmak-çimmek,

Yüklük: evde yatak yorgan konulan yer,

Yülümek: kazımak, tıraş etmek,

Yüssük: yüzük

 

Z

 

Zabın: fakir, çaresiz

Zağar: köpek

Zeklenmek: alay etmek, alaylı taklit yapmak,

Zevzek: geveze

Zı’armak: oyunbozanlık,

Zıbın: kadınların giydiği basma entari

Zıkkım: zakkum

Zımzıklamak: yumruklamak

Zırzop: elde avuçta durmayan insan.

Zikke: hayvan ipi bağlamaya yarayan demir kazık.

Zilli: biraz hareketli ve oynak kız çocuklarına söylenir.

Zükkem: nezle

.     

 

 

ATA SÖZÜ: Öküzün harmanda pislediği kışın önüne gelir.

ATA SÖZÜ: Yazın terlemeyen kışın donar.

ATA SÖZÜ: Kirpi yavrusunu "pamucuk yavrum" diye severmiş.

ATA SÖZÜ: Kağnı devrilince yol gösteren çok olur.

ATA SÖZÜ: Kaba ağaç dalıyla gürler.

DEYİM: Gönül düştü kediye, kedi döndü duduya,

DEYİM: Asma'da (Yakındaki yüksek bir tepe) duman ağnanırsa bil ki yağmur yağar.

 

KÖYÜN BAŞLICA AİLELERİ: Abdıramanlar, Keçeciler, Karadoğanlar, Babayiğitler, Alikalar, Köseler, Karaveliler, Karacaomarlar, Kelüssükler, Lapalılar, Karadayılar, Hacıhaliller...

 

YEMEK OLARAK; tüm Anadolu’da olduğu gibi başta tarhana çorbası olmak üzere pek çok çorba çeşidi ile genellikle sulu yemekleri saymak mümkündür. Sulu yemek kültürünün gelişmesi köyde yufka ekmek kullanılmasına bağlanabilir.

BAZI YEMEK ÇEŞİTLERİ:

TARHANA ÇORBASI

TOYGA AŞI: Bir çorba çeşidi. İçine kuru fasulye, nohut, yarma katılarak yapılır. Biraz ekşimsi bir tad verilir. Görünüş olarak aşureye benzerliği vardır.

YARMA AŞI: Bir çorba çeşidi. Yoğurtlu veya yoğurtsuz olabilir. Yoğurtlusuna başka yerde yayla çorbası da denir (Bizden çalmışlar :)

PİRİNÇ ÇORBASI: Pirinçle yapılır. Sütlü veya sütsüz olabilir.

ÇATAL AŞI: Bir çorba çeşidi. Erişte ve yeşil mercimekle yapılır. Yoğurtlu veya yoğurtsuz olabilir.

BULGUR ÇORBASI: Bulgurla yapılır. İçine domates biber vb sebzeler de katılabilir.

YIRTMA AŞI: Taze asma yaprağıyla yapılır. Yapraklar elle yırtılarak parçalanır. İçine yarma konularak yapılır. Üzerine yoğurt dökülürek yenir. Taze soğanla, yufka ekmekle çok lezzetli olur.

BULGUR PİLAVI

PİRİNÇ PİLAVI

KEŞKEK

MADIMAK

HAVLA (UN HELVASI): Çorum unu iyice pembeleşinceye kadar tereyağıyla kavrulur. Önceden hazırlanan sıcak şerbet yavaşça bu una karıştırılarak helva hazırlanır. Ilıkla sıcak arası servis yapılır.

TURŞU: Turşu İskilip Turşusuyla aynıdır. Salatalık, göğ domates(Yeşil), acur, kelek, biber salamuraya yatırılır. Yeteri kadar bekletildikten sonra salamura suyu süzülür. Üzüm sirkesi ile turşu kurulur. Afiyetle yenir. SZ

Coğrafya

Çorum iline 72 km, İskilip ilçesine 27 km, Bayat'a 15 km, Ankara'ya 178 km uzaklıktadır.

Köyün ekilebilir tarım alanı 32.000 dönümdür. İskilip İlçesi'nde tarım alanı en büyük üç köyden (Yerliköy, Kaya Ağzı, Çukurköy) biridir. Doğusunda Çukurköy, Güneyinde Suylan, Batısında Saray Köyü, Kuzeyinde Pancarlık, Dorukseki, Çayköy Hacıbayram, Kuzey Doğusunda Kayaağzı köyleri ile sınırlıdır. Köyün arazisinin bir kısmı Kızılırmak kenarındadır. Burada pamuk yetişecek kadar verimli bir arazi vardır. Sadece buradaki arazide sera ürünleri yetiştirilse köyü besleyecek verimlilikte olmasına rağmen ne yazık ki burası değerlendirilememektedir. Burada pirinç üretimi de yapılmaktadır.

Kızılırmak köy arazinin alt kısmından akıp gitmekte, fakat köyün arazisi susuzluktan kavrulmaktadır.

Karaoğlan Kırı, Domuzgölü, Kaynarca, Külfüyük, Otluk Kırı, Dağılgan, Suylan Kırı, Ortaca, Yılgınlık, Arapkırı, Aydoğan, Nefes Dede, Haşim Durağı gibi mevkileri vardır.

Nefes Dede aynı zamanda bir türbe adıdır. Köyün mezarlığının üstünde Arap Dede ve Acı Gülü (Aculü) denilen yerde de birer türbe vardır. Bu üç türbenin aynı kardeşler olduğu söylenmektedir. Köy mezarlığının hemen üst kısmında Esat Efendi ve kardeşi İpek Efendi'nin de türbesi vardır. Haziran aylarında İpek Efendi'nin vefat yıldönümünde "İpek Efendi'yi Anma Etkinlikleri" düzenlenmektedir. Bu durum son yıllarda geleneksel hale gelmiştir.

Otluk Kırı denilen mevki önceleri mera olarak kullanılırken son dönemde ağaçlandırma çalışmasına başlanmıştır. İnşallah gelecek nesiller orayı orman olarak görecektir. SZ

İklim

Köyün iklimi, İç Anadolu karasal iklimi etki alanı içerisindedir.

Nüfus

Yerli Köy de diğer tüm Anadolu köyleri gibi göç vermektedir. 70'li yıllardan bu yana köyün nüfusu neredeyse yerinde saymaktadır. Son 2 yılda ise nüfus yaklaşık 450 kişiye düşmüştür. En fazla Ankara ve İstanbul'da olmak üzere yaklaşık olarak : Ankara'da 200 hane, İstanbul'da 150 hane, Çorum merkez ve ilçelerinde 50 hane, başka kentlerde de yaklaşık 50 hane vardır. Türkiye ortalamasına göre aile büyüklüğünü 4,5 kişi kabul edersek köyün dışında 2000 civarında Yerli Köy'lü yaşamaktadır. SZ

Yıllara göre köy nüfus verileri

2007

2000 647

1997 688

Ekonomi

Köyün ekonomisi tarıma dayalıdır.Biçerdöğerler ve gurbetteki gençlerinin alçıcı olması Yerli Köy'ün ekonomisine büyük katkı sağlar. Köyde yaklaşık 70 adet biçerdöğer, 100 ‘den fazla traktör vardır.

Muhtarlık

Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.

Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:

Seçim Yılı   Muhtar

2004 Cafer Şen

1999 CAFER ŞEN

1994 EMİN KARADOĞAN

1989 Emin KARADOĞAN

1984 Burhan ZOBU

Altyapı bilgileri

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.

-