1341 (1926) doğumluydu.
Onlar dört oğlan bir kız beş kardeşlerdi. Sırasıyla Abdurrahman, Mehmet, Mustafa, Ahmet
ve Ayşe. Mustafa’ya köyde “Koca Mıstık” diyorlardı.
Daha çocukken
vefat eden bir kardeşinin yerine onu yazdırmışlardı. Gerçekte nüfustaki yaşından iki yaş
küçüktü Koca Mıstık. Bu nedenle kendisinden bir yaş büyük olan diğer kardeşi
Mehmet’ten önce askere gitti. Yaklaşık 18 yaşlarında falan. Güçlü-kuvvetli,
yapılı biri olduğu için bu durum onun için hiç sorun olmadı.
Sarıkamış.
O Sarıkamış’ın
Türk tarihindeki yeri acılarla dolu. 90 bin askerimizin donarak şehit olduğu Allahuekber
Dağları’nın olduğu yer. Soğuğu ile ünlü meşhur Sarıkamış.
Acemi
birliği de usta birliği de Sarıkamış. Kışıyla-yazıyla, sıcağıyla-soğuğuyla, tozuyla-toprağıyla tam 4 yıl askerlik
yaptı. Kaderin cilvesine bakın ki kardeşi Mehmet’in askerliği de Sarıkamış’a
çıkmıştı. İki kardeş aynı yerde askerlik yaptılar.
O dönemlerdeki
asker arkadaşlığı başka olduğu için bizim köyden Esat Efendi, Yukarı Örenseki’den
biri, İskilip’ten Armutlu ömrü boyunca ahbaplık sürdürdüğü asker arkadaşlarıydı.
Güzel
anılarla anlatırdı Sarıkamış’ı, arkadaşlarını, askerlik günlerini.
İzine
falan gelmedi Koca Mıstık. “Mecburen izin kullanacaksın” dediklerinde orada bir
iş bulup çalıştı. Bir miktar para bile biriktirdi.
Askerden
geldikten hemen sonra evlendirdiler.
Dört
oğlu durmadı. Küçük yaşta vefat ettiler.
Eşinin
”Dedeyle türbeyle buldum” dediği üç kızı iki oğlu durdu.
Babayiğit
adamdı. Çok çalışkandı. Çalışırken, tırpan biçerken Hoşafçı’dan başka kimse onunla boy
ölçüşemezdi. Irmakta bir keşen çeker, bir kaş yapar, Domuz Gölü’ndeki
tarlasında bir hendek kazardı ki iş makinası halt etmiş. Tırpanda baş
tırpancıydı. Önünde kimse gidemezdi. Anadutla iki kişinin kaldırabileceği sapı yüklerdi kağnıya, römorka. En tepeye ulaştırırdı hem de.
İnsanlığına
insandı. Kimseye zararı yoktu. Kimseye bir kötülüğü dokunmamıştı. Kimseyle küslüğü bile olmadı hiç.
Şakacıydı,
şakayı severdi. Kendine has yüksek sesli kahkahasıyla gülerdi. “Bir uçlu ver de
iki tellendirelim hele” derdi yeğeni Emrullah’a. Aslında bizim köyde amca yeğen yan yana pek sigara içmezken karşılıklı fosur fosur
içerlerdi onlar. Emrullah çok takılırdı ona, iyi anlaşırlardı.
Karı koca 1994
yılında hacca gittiler. Üç buçuk aylığına. Dönüşte sakal bıraktı.
Yaşlanınca
pek çalışamaz oldu haliyle.
Yavaş
yavaş hafıza kaybı yaşamaya başladı. Dengesini kaybetmeler, düşmeler falan. Alzheimer dediler hastalığına. Hastalık ilerledikçe çocuklarını bile tanıyamaz oldu..!
Öyle
miydi acaba..?
Köye
gittiğimde yanaklarından öperdim. “Ihıı” der gülümserdi. Tepki verirdi yani.
Sabah uyandıktan sonra yatakta yatmaz bir şekilde aynı odada bulunan sedire geçip oturtulmasını isterdi.
O koca adam..
O koca Mıstık..
O Koca
Mıstık benim babamdı.
21.10.2002’de
vefat etti babam.
23.03.2013'te de anam vefat etti.
Ahh babam, anam ahh. Nur içinde yatın. Mekânınız cennet olsun.
Suat Zobu
-----------------------------------
-
Rahmetli
Anama, Babama, Dedelerime, Amcalarıma kısaca tüm geçmişlerimize özlemle..
Tüm
köylülerimiz için..
Kabirleri
nur ile dolsun,
Mekanları
cennet olsun..
.
Köyüme
uğradım yıllardan sonra
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
Ömür
denen uzun yollardan sonra
Gelmiş
sonbaharlar yaprak döküyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Bir
tike saadet kalmış orada
Nice
mutluluklar varmış burada
Çocukluk
günümüz durur şurada
Kapıyı
açmış da anam bakıyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Bir
yalnızlık var ki yırtar yüreği
Kala
kalmış orda kazma küreği
Bir
zaman yapılmış ekmek çöreği
Tandırın
içinde misler kokuyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Köyümü
görünce Anamı andım
Bir
duvar dibinden gelecek sandım
İçim
burkuluyor yandım da yandım
Allah’ım
düşünmek boğaz tıkıyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Satı
Abu'm ile Anama gittik
Mezarı
başında dualar ettik
Toprağı
üstünde ot olup bittik
Elinde
olmadan hüzün çöküyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Benim
köyüm örneklerden bir tane
Terk
edilmiş Anadolu’m virane
Kapısı
kilitli bilmem kaç hane
Kızılırmak
olmuş zaman akıyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Ağabeyim
Burhan yaşlanmış bu yaz
Gördüm
ki neşesi biraz daha az
Saçları
seyrelmiş doruklar beyaz
Dününe
bu güne hasret ekiyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Bir
sancı vurur ki yaman mı yaman
Boğaz
düğüm düğüm ölüm el aman
Asma
Tepesi’ne ağıyor duman
Hüzünlü
havada şimşek çakıyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Hatice
hastaymış Hayati hasta
Sezdirmez
kimseye çocuklar yasta
Göz
görür de yürek dayanmaz usta
İnsanlar
kadere boyun büküyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
.
Yerliköy
nedir ki taş ile toprak
Birkaç
tane ağaç biraz da yaprak
Toprak
taşa değil yaşanmışa bak
Anan
baban deden öne çıkıyor
Geçmişin
özlemi yürek yakıyor..
Suat
Zobu
.