Hoşafçı;
Hoşafçı
Hoşafçı da neden Hoşafçı..?
Rahmetli
Ahmet Dayı (Çalışkan) eşekle Bayat’a gitmiş. Bayat köye 15 km. mesafede. Bazı ihtiyaçlarını
alıp gelecek.
Bayat
pazarı Cuma günü. Dağ köylüklerinden olan bir adam tanıyor bunu. “Ahmet ağa falancaya
biraz hoşaf göndersem götürür müsün?”
Söylediği
kişi bizim köyden biri, hem de akrabası.
“Ne
demek, tabii ki götürüm..!”
Hoşaf (Genellikle ahlat kurusu) dediğin nedir ki..! Kurutulmuş zaten. Fazla bir ağırlığı yok. 1 Torba. Torbada 1 teneke (Yarım hak) kuru hoşaf var. Eşeğin üstüne heybenin gözüne koyuyor. Yalnız başına köye dönerken “Şu hoşafın tadına bir bakayım” diyor. Hoşaf torbasının ağzını açarak bir avuç hoşaf alıp yemeye başlıyor.
Bir avuç daha, bir avuç daha derken köyün girişinde hoşafın tümü bitiyor. Hoşafı getirdiği kişiye boş torbayı uzatarak “Sana bunun dolusu hoşaf getiriyordum ama ecik tadına bakayım dediydim..!!”
Biraz mahcup gülümsüyor.
O saatten sonra adı da “HOŞAFÇI”
kalıyor.
Çok
yiğit adamdı Hoşafçı. Soyadı gibi çok çalışkandı. Güçlü kuvvetliydi. Babam rahmetli Koca Mıstık’la
onun üzerine tırpancı yoktu. Birbirlerini de severlerdi.
Pirinç ekiyorlardı.
O zamanlar Şirket vardı. Binasıyla. çalışanlarıyla, müdürüyle falan bayağı
bir kuruluştu Şirket.
Bir
gün şirket Müdürü Halis Bey ile iddiaya giriyorlar.
Bir
torba çimentoyu (50 kg) sırtına alacak, kanal boyu Çukurköy’ün hizasındaki
kayalık buruna kadar götürecek. Yere koymak yok. Oturmak, dinlenmek yok. Tam 7 km. Götürürse büyük bir erkek culuk (hindi) Hoşafçı’nın olacak. Götüremezse Hoşafçı aynı culuğu müdüre alacak.
Götürürdün
götüremezdin derken iddiaya giriyor Hoşafçı.
Bismillah
deyip omuzluyor çimento torbasını.
O
gün akşam birkaç arkadaşıyla birlikte, güle oynaya iddiada kazanılan hindiyi yediler.
Mekanları
cennet olsun.
*****
Kaynak
kişi: Mehmet İpek
Kaleme
alan: Suat Zobu