.

AD BANNER

Yine Duman Duman Yivlik Kayası

  

Yine duman duman Yivlik Kayası

Ordan İskilip’e baksam diyorum

Elimi atıp da kulak arkası

Özlemle bir türkü yaksam diyorum

Kuş olsam da rüzgar ile yarışsam

Çiçekle böcekle gülle barışsam

Karışsam toprağa taşa karışsam

Yivlik Suyu ile aksam diyorum

Uzaktan uzağa göreydim bazı

Arada geçirsem baharı yazı

İskilip’e mahsus beyaz kirazı

İki kulağıma taksam diyorum

Hacaren Kanara Çağıl’dan beri

Şöyle doya doya seyretsem Şe’ri

Bence İskilip’in en güzel yeri

Kalenin başına çıksam diyorum

Çıksam Irmak boyu belki görünür

Görünür doyumsuz hale bürünür

Park uzak değil ki yayan yürünür

Eşe dosta selam çaksam diyorum

Suat Zobu

Bayram Güzelliktir








Yine bayram geldi güzel ülkeme

Dağına taşına mübarek olsun

Üç kişi beş kişi on kişi deme

Tüm vatandaşına mübarek olsun

-

Bayram güzelliktir bayram kaynaşma

Hoşgör iyilikten sakın ha şaşma

Töre’ne uy kötülüğe bulaşma

Yaşanan yaşına mübarek olsun

-

Hasretler kavuşur özlemler biter

Haneler şenlenir ocaklar tüter

Bereket saçılır az olan yeter

Ekmeğe aşına mübarek olsun

-

Kırgınlık kalmasın küsler barışsın

Savaşlar olmasın sevgi yarışsın

Doğu batı birbirine karışsın

Seğmen-Dadaş’ına mübarek olsun

-

Türklüğün verdiği güzel hasletle

Bayramlar geliyor hem de kısmetle

Birisi şekerle birisi etle

Bacı gardaşına mübarek olsun

-

Yarınlar değişir dünler değişir

Kişiden kişiye genler değişir

Mevsimler değişir günler değişir

Yazına kışına mübarek olsun

-

Beraber olalım birlik olalım

Atatürk’ün çizgisini bulalım

Albayrağın gölgesinde kalalım

Muğla Maraş’ına mübarek olsun

-

Suat Zobu

 

Yüce Türk Milletinin bayramı kutlu olsun.

Yellikoy’den Mektup 3


- #Yerliköy 

-

Şu telefon soyha çıgdı çıhalı

Goñşu bile goremiyok İrbağam

Televizyon goñşuluğu yıhalı

Bi muhabbet guramıyok İrbağam

-

Gonu goñşu suratını asıyo

Payalanıp gendisini gasıyo

Ağşamınan sivrisiñek basıyo

Dışarlarda duramıyok İrbağam

-

Kel Mevlüt’le şöyle gonuşup yarım

Ne kûser ne arhasından atarım

Gızsam bile yarbaşında dutarım

Biz fazla da ıramıyok İrbağam

-

Size selamı var Zarif Hala’nıñ

Boz eşşaâ gunnadıya Pala’nıñ

Biñi bir paradır şindi yalanıñ

Hatir bile soramıyok İrbağam

-

Irazca damboyu yuğseddi tezâ

Gızılırmâ düşmüş Tıptıp’ın bızâ

Andız’ın davarı yiyince cezâ

Kimseleri gıramıyok İrbağam

-

Galmadı guccüğü böyüğü saymak

Ne yoğurt çalmak var ne yayık yaymak

Bulamıyok artık ne bal ne gaymak

Yufga ekmâ süremiyok İrbağam

-

Bulgur eder sohularda düverdik

Ah İrbağam insanları severdik

Bıldır bu vahıtlar oğlan everdik

Bi yıl oldu gôremiyok İrbağam

-

Bahar gelir tavuk culuk gûrklerdi

Mıkdar arpalığa atı ôrklerdi

Goca Hamdi tallaları ferklerdi

O günnere eremiyok İrbağam

-

Tallaya yahudda gıra giderken

Azzık gorduk uşak guzu gûderken

Baldırcan gômerdik ekmek ederken

Şindi bulup düremiyok İrbağam

-

Gındır’ın İsmal’i kômüş süserken

Çantı Memet kavakları keserken

Yamaç’tan örüsger fazla eserken

Perde bile geremiyok İrbağam

-

Tayfun’uñ geçen gûn golu gırıldı

Akmaz’ıñ Memet’iñ gafa yarıldı

Goca Kezzik eltisine darıldı

Yüzlerine vuramıyok İrbağam

-

Hiç kimse demez bâ bahça ekelim

Ekelim dibine kerme dökelim

Mal maşat galmadı zahmet çekelim

Altlarını kûremiyok İrbağam

-

Bi sefer de düzgün yapsa bi işi

İriligde arı sokmuş İbiş’i

Gurbannık ayırdık sarı çebişi

Böyük mala giremiyok İrbağam

-

Aş bişerdi ortagôlüñ duzuynan

Yol yürürdük yohuşuynan düzüynen

Sizi görsem bi yol dünya gôzüynen

Selam bile veremiyok İrbağam

-

Hiçbir kimse çalışmazdı fermanla

Gadınnar yuñ ariyodu kirmanla

Fistan gôynek dikiyodu sen anla

Şindi çorap öremiyok İrbağam

-

Aslında anadır gadın halbuki

Çoğu çocuk doormuyor niye ki

Bi çocuk oluyo en fazla iki

Eskisibi üremiyok İrbağam

-

Yıllar yılı gendimizi avudduk

Ayrıldık İrbağam başga yol dudduk

Son zamanlar eşi dosdu unudduk

Arhamızı aramıyok İrbağam

-

Boşa çiynemişik yalan dünyayı

Şaşırdık iyice hafdayı ayı

Geceleri gôrdüğümüz üryayı

Hayıllara yoramıyok İrbağam

-

Şindi saña sorsam lafıñ deyimi

Oğlum İrbam anañ babañ iyi mi

Lan hayırsız unudduñ mu kôyümü

Siz geliñ biz varamıyok İrbağam

-

Suat Zobu

-

SÖZLÜK

Soyha: yaramaz, huysuz, aşağılık, kötü, hayırsız, belalı, kaba (TDK)

Payalanma: Havalanma, havalara girme

Gunnamak: (Özellikle mundar hayvanlar için) Yavrulamak. Mesela koyunda kuzulamak, inekte buzağılamak, doğurmak, köpek, eşek at gunnamak.

Tezek: Büyükbaş hayvan dışkısının kurutularak yakacak olarak kullanılanı

Bızâ: Buzağı, inek yavrusu

Davar: Koyun keçi sürüsü

Yayık yaymak: Genellikle kalın ağaçların içinin oyulmasıyla yapılan, özel tokmağıyla yoğurttan yağı ayırmakta kullanılan alet

Sohu dövmek: Genellikle taştan oyulmuş çukur haznede tokmakla döverek bulguru kabuğundan ayırmak

Bıldır: Geçen sene

Culuk: Hindi

Gürkleme: Kuluçka dönemi

Arpalık: Köy önünde tarlalar

Örklemek: Kazık çakarak uzun iple bağlamak

Ferk: Tarlayı sürmek

Azık: Kırda yemek için konulan dürüm tarzı yiyecek

Ekmek etmek: Kadınların yufka ekmek yapması

Baldırcan: Patlıcan

Kömüş: Manda

Süsmek: Toslamak

Elti: Erkek kardeş hanımlarının birbirine olan durumu

Kemre: Hayvan gübresi

İrilik: Yufka ekmek yaparken yakılan iri samanın konulduğu yer

Çebiş: 1 Yaşındaki keçi yavrusu

Arkasını aramamak: Unutmak, arayıp sormamak

-

- MÜMKÜN OLDUĞUNCA KÖYDE KULLANILAN KELİMELERİ OLDUĞU GİBİ KULLANMAYA ÇALIŞTIM.

- İSİMLER HAYALİDİR.

- BİLEMEDİĞİNİZ KELİMELERİ BÜYÜKLERİNİZE SORUN.

VEYA ŞURAYA BAKIN:

https://yerlikoy.blogspot.com/2014/04/kultur.html

- HAYIRLI BAYRAMLAR –

 

---

Çekiyor Ekmeği Tuzu Bayat'ın

-

Her yanı yemyeşil temiz havası

Başka olur kışı yazı Bayat’ın

Ardında ormanı enfes doğası

Ovaya dönüktür yüzü Bayat’ın

-

Kayabaşı bağlık yeri de başka

Oraları gören geliyor aşka

Yeni Mahalle’ye gitseydik keşke

Özlem olur yakar közü Bayat’ın

-

Köpüklü’den geçer Barak’ın yolu

Eskialibey’in İshaklı solu

Kula’da birleşir Delice kolu

Oradan başlıyor gizi Bayat’ın

-

Lapa altı parça büyük Yoncalı

Orman kenarında oturur Falı

Gün gün azalıyor neler yapmalı

Kesildi nüfusça hızı Bayat’ın

-

Beş vakit Allah’a açılır eller

Kubbedin Köyü’nde söyleşir diller

Aşağı Yukarı Emirhalil’ler

Meşhurdur tavuğu kazı Bayat’ın

-

Bağ bahçe işiyle uğraşırlar hep

Halkı Ahmet Mehmet birkaç da Recep

Evci ile aynı Evci Müstecep

Yoktur aykırısı yozu Bayat’ın

-

Kuruçay’ın çayı kuru mu kuru

Çamlıgüney suyu duru mu duru

Bağ bahçedir Çukuröz’ün çukuru

Yaman olur karı buzu Bayat’ın

-

Demirci’den öte aşınca kaşı

Kalınpelit Köyü tepenin başı

Yeşildir Yenişıh toprağı taşı

Parkında çay içmek haz’ı Bayat’ın

-

Ayvalıca Köyü davul zurnacı

Yeşilçat Köyü’nde anayla bacı

Tevekli İleği başların tacı

Özlenir toprağı tozu Bayat’ın

-

Emirşah kışına dayanmaz demir

Orman olduğundan uzuyor ömür

Karakaya’da da çıkıyor kömür

Doğası madeni kozu Bayat’ın

-

Satıyüzü yakın gitsen de yayan

Ovanın başında kurulu Bayan

Dere Mahallesi Yatukçu ayan

Tepebayat iki gözü Bayat’ın

-

Asma’nın ardında durur Beydili

Çerkeş orman içi Bayat’ın gülü

Bayat Çayı vadisinde Cevizli

Bağ bahçe doludur özü Bayat’ın

-

Asma Tepesi’nde ağnanır duman

Yazıda yabanda kalmayın aman

Sılanın hasreti çökünce yaman

Çoğalır gönülde az’ı Bayat’ın

-

Sağpazar Toyhane ırmak bucağı

Akseki Kunduzlu ana kucağı

Pancarlık Köyü’nün tüter ocağı

Saray Emirhalil düzü Bayat’ın

-

Derekutuğun’la Tepekutuğun

Bayat toprağında duygular yoğun

Gezin ananızdan yeniden doğun

Güzellik dokunmuş bezi Bayat’ın

-

Ahacık’tan indi Yeniköy düze

Belören uzaktan görünür göze

Çayköy Hacıbayram yakındır bize

Sözü geçer bazı bazı Bayat’ın

-

Zamanlar yarına uzanır dünden

Geçmiş farklı idi elbet bugünden

Benim anam Dorukseki köyünden

Anamın anası kızı Bayat’ın

-

Cuma günü Pazar olur Bayat’ta

Gözünüz gönlünüz kalır Bayat’ta

İnsan insanlığı bulur Bayat’ta

Çekiyor ekmeği tuzu Bayat’ın

-

Suat Zobu

 

-


LANETLE KINIYORUM


            

İnsan yaptığı işi sevmeli.

İşini yaptı mı layıkıyla yapmalı.

Bizim köyümüzden çok öğretmen geldi geçti. Çoğunun adı sanı unutuldu gitti.

Ama bir öğretmenimiz var ki yaptıkları gurur verici. Daha önce görev yaptığı yerlerde hep aktif olmuş, bizim köyümüzde de çok aktif..!

Bir şey var ki..!

İşin açığı ben de duymamıştım. Tesadüfen internetten öğrendim.

Bu öğretmenimiz bir projeye katılmış. Türkiye’deki 9 ilden 10 ilkokulun katılımıyla İstiklal Marşı’mızın okunması. 10 kıtalık İstiklal Marşımızın her kıtasını bir okul okuyor. Çorum’dan ise Yerliköy İlkokulu katılmış. Koskoca Türkiye’deki binlerce okuldan 10 tanesinin içine girip böyle bir projeye katılabilmek kolay kolay mümkün olur mu? Kura çekilse kazanamazsın.

İnsanın içi kabarıyor. Nasıl bir mutluluk, nasıl bir gurur.

Lütfen şu linkten izleyin:

https://www.youtube.com/watch?v=bNWuoSY7bZo

(1.38-2.04 arası)

 Çorum'un Fenomen Öğretmeni

Bitmedi.


               Hacettepe Üniversitesinden öğrenciler, öğretim görevlileri falan geliyor heyet köyümüze halinde. Köyümüzde misafir edilip etkinlikler düzenleniyor. Köyümüzün tanıtımı yapılıyor. Çocuklarımız mutlu.

Aydın'ın bilmem ne ilkokulundan "Kardeşim de tatsın" kampanyasıyla incir, zeytin falan bulunan paket geliyor. Önemli olan kolinin içi değil, yapılan iş. Bunda da kesinlikle öğretmenimizin parmağı vardır.

Bitmedi;

Öğretmenimiz sürekli öğrencileriyle iç içe sosyal faaliyetlerde bulunuyor. Okulun bahçesinde küçücük bir alanda “Botanik Bahçesi” oluşturup "nasıl sebze yetiştirilir" uygulamalı olarak gösteriyor öğrencilerine. Ben bütün bunları öğrenince pek çok fotoğrafı öğretmenimizin sayfasından izinsiz alıp sizlere ulaştırdım.

Bitmedi, bitmedi.. Bir bakıyorsunuz çevre etkinliği kapsamında çöpleri topluyor öğrencileriyle. Bunlarda ne mi var..? Açın bakın internetten. Türkiye’de kaç okulun adı var Yerliköy İlkokulu ile birlikte yazılan. İnternette var köyümüz, basında var. Çok büyük ihtimalle televizyonlarda da yayınlanmıştır.

Öylesine alçak gönüllü ki bu öğretmen övünerek bütün bunları kimseye duyurmuş değil.

Kim bu öğretmenimiz..?

Caner Sarıoğlu.

Caner öğretmenimiz hep çocuklarımızla alakadar. Hep görevinin başında.

Topu topu 10 çocuk kalmış okulumuzda. 

Tam sınır.

9'a düşse okul kapanacak. Bıçak sırtı.

Öğretmenimiz kalan bu 10 çocukla okulumuzun bahçesine 35 tane ağaç fidesi dikiyor.

Ağacın kötüsü mü olur?

O küçücük çocuklarımız öğretmenleriyle birlikte çalışarak, öpülesi elleriyle çukur açıyor, fideleri dikiyor, dibine gübre koyuyor, suluyor. Ağaçlar tutuyor, büyümeye başlıyor. Tam 35 tane fidan.

11.05.2021 tarihinde sayfamıza Otluk Kırı’nda oluşan Bolu görünümlü muhteşem ormanımızın fotoğraflarını koyunca çok kişi beğendi. Mutlu olduk beraber. Güzel yorumlar yapıldı. Yıllarca kıraç kalmış köyümüzdeki o güzelliği gören herkes eminim ki çok sevindi.

Ama bir yorum geldi ki beni mahvetti.

O ormanımızdan daha güzel gönüllü öğretmenimiz Caner Sarıoğlu

“Okulun bahçesine çocuklarla tek tek kazıp diktiğimiz, suladığımız 35 fidanımızı nasıl söküp attıklarını da paylaşın lütfen.” yazmıştı.

Belli ki üzülmüş. Nasıl üzülmesin. İnsan kahrolur elbet. Ha öğrencileri katledilmiş, ha diktiği ağaçlar..

Zaman belirtmemiş ama belli ki olmuş. Yerliköy’de olmuş..

İçim bir tuhaf oldu. Kolum kanadım kökten kırıldı.

ALLAH KAHRETSİN. KİM YAPABİLİR BUNU. 35 TANE FİDANI KİM YERİNDEN SÖKÜP ATABİLİR??? HA 35 TANE İNSANI ÖLDÜRMÜŞSÜN HA 35 TANE FİDANI SÖKÜP ATMIŞSIN.

Ağaçlar büyüyüp yetişince ne olacaktı?

Caner öğretmen okulun bahçesine diktiği ağaçlarda meyve yetiştirip satacak, parasını mı yiyecekti..?

Köyümüzden tayini çıkıp giderken ağaçları sırtına sarıp da götürecek miydi..?

O ağaçlar bizim köyümüze dikilmedi mi..? 

Köyümüz yurdumuzun bir parçası değil mi..? 

Ağaç dikmeyi sevgili Peygamberimiz bile teşvik etmemiş mi..?

BE HEY VİCDANSIZ NE İSTEDİN 35 TANE AĞAÇTAN..? ONLARI KÖKÜNDEN SÖKÜP ATARKEN HİÇ Mİ VİCDANIN SIZLAMADI..?

CANER ÖĞRETMENİM KÖYÜMÜZ YERLİKÖY ADINA, YURDUMUZ ADINA, İNSANLIK ADINA ÖZÜR DİLİYORUM..

 

“Yaş kesen baş keser” der atasözü

Otuz beş fidanı söküp atmışlar

Kanı bozuk varmış bozukmuş özü

Vicdanı ahlakı pula satmışlar

-

Caner Hocam dikmiş alın teriyle

Çocuklar çalışmış cılız feriyle

Sulamışlar her gün öteberiyle

Ortalığı birbirine katmışlar

-

Okulun bahçesi ayrı bir yer mi

İnsan olan insan böyle eder mi

Kini varsa ağaçlara güder mi

Tuzak kurup pusuya mı yatmışlar

-

Kimse onaylamaz böyle zulümü

İnsana eşdeğer ağaç ölümü

Çöp olmuş otuz beş fidanın tümü

Vallah billah günahlara batmışlar

-

Bilmem kimdir nedir nasıl insandır

Utanırsa tükürerek utandır

Yandır Yüce Rabbim narında yandır

Halt etmişler necasetten tatmışlar

-

Kim yapmışsa insanlıktan utandım

Duydum köylülerim yapamaz sandım

Sonrasında yavaş yavaş inandım

Birileri yanlış yolu tutmuşlar

 

LANETLE KINIYORUM

 

Suat Zobu

.


Kara Mehmet ve Kayserili


Kara Mehmet vardı. 

Komşumuz, akrabamızdı.

İsmi Mehmet Zobuoğlu. 

Kimseye bir kötülüğü dokunmazdı.

Misafiri sever evi dolar taşardı. 

İlginç biri, değişik bir adamdı. Avcılığı vardı onun. "Uçan kuşu gözünden vurur" tabiri tam da ona göreydi. 

Mehmet Ali Aktaş (Bey) ve Hacıbayram'lı biriyle iyi ahbaplardı. Şef de sürekli onun yanında olurdu. İki tane tazısı vardı. Tazıları besleyiş tarzı da garibimize giderdi. O zamanların yokluğunda tazıları lokumla, pişmiş tavuk etiyle falan beslerdi. 

"Çiğ et yerlerse av etini ve köydeki tavukları falan yemeye kalkarlar" derdi rahmetli. 

Tazıları da yanına alarak birkaç arkadaşıyla ava çıkar, günlerce kırda kalır, av avlardı. Bazen ördek, bazen yaban kazı, bazen karabatak, tavşan falan olurdu avları. O zamanlar yasak yoktu. Bazen de tilki vurur derisini satardı. Bizim o bölgede ortalık tilki kıtlığına kesti. Tabiatın dengesi bozuldu resmen. Tilki olmayınca tarla fareleri çoğaldı. Tarlaları fareler bastı.

Av esnasında gecesi gündüzü yoktu. 

“Pek çok defa Asma Tepesi’ndeyken sabah ezanı okunduğunu hatırlarım” diye anlatırdı. 

Toyhane’nin oradaki gölde, Suylan Ortaca’daki sazlıklarda, Çukurköy ’ün bataklıklarında vurduğu avın oralara düşmesi nedeniyle kışın beline kadar buzlu suya girdiği çok oldu.

Arasıra defineciliği de vardı.

*

Rahmetli Kara Mehmet’in bir de Kayserili arkadaşı vardı. 

Çerçici. 

Bildiğin katırla gezen çerçicilerin az daha gelişmişi işte. Kayserilinin 50 NC tipi kapalı kasası olan bir kamyoneti vardı. Her sene belli zamanlarda o kamyonetle gelir, harman veresiye halı, kilim, kumaş falan satar, giderdi. Her gelişinde Kara Mehmet’in evinde kalır, zaten misafiri eksik olmayan Kara Mehmet'in evinde etlisi sütlüsü krallar gibi ağırlanırdı. Kara Mehmet’in evini üs olarak kullanır, günü birlik gidip yakın köylerde de satış yapardı. Hiç sektirmeden harman zamanı da gelerek gene üç dört gün kalıp alacaklarını toplar Kayseri'ye dönerdi.

Kara Mehmet’e her seferinde “Sen de Kayseri’ye gel, misafirim ol. Mutlaka beklerim” diye ısrarla tembih ederdi. Ama Kara Mehmet hiç gitmedi.

Sonra Kara Mehmet rahmetli hasta oldu. Kanser, kolon kanseri. En kötü kanser türlerinden biri.

Bir bayram günü, hem hasta ziyareti hem de bayramlaşma için gelenlerden ağabeyim Burhan Zobu, Ahmet Kör, Ahmet’in halasının oğlu Toyhane’li Mehmet falan otururken laf lafı açınca Kayseriliden bahsettiler. "Çok iyi adam" falan. 

Birden Ahmet Kör,

“Hadi yanına gidelim!” dedi. Kayseri nere, bizim köy nere..! Sanki bizim köyün içinde bir evden başka bir eve gidiyor.

Kara Mehmet “Gitmeyin, boş verin” falan dediyse de dinlemediler. 

Ahmet’in oğlu Mustafa o zamanlar daha küçük. Yanlarına onu da alarak Ahmet’in arabasıyla 4 kişi yola düştüler. Nerden baksan şura bura 5 saatlik yol.

Ahmet “Seni ziyarete geliyoruz” diye yoldayken Kayseriliyi aradı. 

“Tamam buyurun gelin” cevabıyla işi sağlama aldılar!

Acıktılar. Karınları kıyılacak hale geldi.

“Sabredelim, Kayserili şimdi çok güzel yemekler hazırlatmıştır. Orada doya doya yeriz” ortak kararıyla yola devam ettiler.

Şen şakrak, güle eğlene, mutlu bir yolculuk oldu.

Kayseri'nin girişinde tekrar aradılar. Verilen yol tarifine göre zar zor da olsa evi buldular.

Ağız ucuyla buyurun buyurun. Pek de sıcak karşılanmadılar.

Kuru kuruya sohbet, muhabbet, hal hatır. Oturdular, oturdular.

Çay geldi. Midelerinin kazınmasına rağmen çayı içtiler.

Az daha oturdular. Meyve geldi. Her tabakta “bir portakal, bir hevüç” (havuç). Ona dokunmadan müsaade istediler. Ev sahipleri hiç “Kalsaydınız” falan demediler. 

Oradan ayrılır ayrılmaz ağabeyim Burhan küfürü basarak,

“Ahmet sür bir kebapçıya” dedi.

Köyden taa Kayseri'ye kebap yemeye gitmiş oldular.

Gece yarısını geçe köye geldiler.

Olayı anlatınca Rahmetli Kara Mehmet “Ben onun ne mal olduğunu biliyordum. Keşke gitmeseydiniz. Size söylemeye çalıştım ama tam diyemedim!” dedi. 

Üzüldü.

Daha sonra bu olay aralarında espri konusu oldu. Birbirlerine zaman zaman iki portakal, bir havuç gönderdiler.

*

Kara Mehmet’in hastalığı topu topu 3-4 ay sürdü. Dağ gibi adamı yedi bitirdi o hastalık. Bir deri, bir kemik derler ya, tam da öyle oldu ve vefat etti. (Yıl 1993-94 falan)

Allah rahmet eylesin.

Mekanı cennet olsun.

 

Suat Zobu

 

.

Yerliköye Yağmur Yağardı

 

Yerliköy’e Yağmur Yağardı

--------- 

Köyüme şiir yazmadan olur mu?

Doğduğumuz, büyüdüğümüz, çocukluğumuzun geçtiği yer unutulur mu?

Hani bülbül dermiş ya "İlle vatanım, ille vatanım" diye. 

Sonra serbest bırakınca gitmiş bir çalı dibine konmuş.

Aşağıdaki şiir "BENİM KÖYÜME" ithafımdır:

Çorum / İskilip / Yerli Köyü'ne

---------- 

Y E R L İ K Ö Y 'e yağmur yağardı,

E kinler yeşerir,

R engarenk çiçekler açardı.

L imon sarısıydı

İ ğde çiçeği,

K ırmızı gelincikler

Ö yle güzeldi ki. Ve…

Y ağmur yağardı Yerliköye.

 

Yağmur yağardı çisil çisil

Islansak da umursamazdık

Yağmur bereketti, yağmur mutluluk

Damla damla düşerdi

Damlalar küçük derecikler oluşturur

Akardı Tekke Çayı'na

Sonra Kızılırmak’a

Oradan sonsuz denizlere ulaşıp

Buhar olur

Yağardı

Yerliköy'e yağmur yağardı

..

Bahçelerimiz vardı köy önünde

Çok kişinin de bağı

Elma, armut, zerdali

Bağ bekçisi Müggat Dayı

Köy Bekçisi Arif’in Ali

Üzümler olurdu

Kara üzümler

Pekmez kaynatır

Şırasına ekmek banardık

Doğaldı her şey

Tavuklar gıdaklar

Sabah horoz sesi

Herkesin evinin önünde

Küçük bir bahçesi

Karaağaçlı Dere’den karaçalı keser

Getirirdik

Kenarına çit yapar

Maydanoz, tere, marul,

Domates, biber ekerdik

Ektiğimize değerdi

Yerliköy'e yağmur yağardı

..

Yemekler yapılırdı sulu yemekler

Varsa salata

Kaşık yerine

Ekmek sohumu

Güz geldi mi tarlalar sürülür

Dıhızına ekmezdik tohumu

Önce karasabanlar

Kağnılar vardı

Tırpanla biçilirdi ekinler

Bildiğimiz o kadardı

Sabahları erken sapa gidilir

Çayır Harman’dan bağlara kadar

Harmanlar olurdu

Düven sürerdik sabahtan akşama

Dön babam dön

Önemli değildi yön

Her harmanda birer haymalık

İçi serin,

Çam seneklerde buz gibiydi sular

İnsanlar birbirine yardım ederdi

İmece derlermiş başka yerde

Herkes gönüllü giderdi

Yağmur da yağardı;

Yerliköy’e dostluk yağardı

Sonra traktörler

Sonra makineler çıktı

Ekinleri biçer-döğerdi,

Yerliköy'e yağmur yağardı.

..

Ne yol vardı ne iz,

Çayır Harmandan giden yol,

Adam yutacak kadar çamur,

İskilip’e Dokuz Gedik’ten giderdik.

Nerde araba, yürürdük,

Yürürdük Hacıbayram'ın altından,

Köye kadar,

Üşenmezdik.

Çankırı Yolu yapıldı neden sonra,

Bir gün makinalar geldi,

Adına greyder derler;

Yardı Konağın önünden,

Killik Burun'dan,

Çocuğuz ya seyire koştuk.

Derelerden tepelerden

Köyün yolu bağlandı

Çankırı yoluna.

İskilip’in pazarı Çarşamba,

Bayat pazarı Cuma’ydı.

Bayat küçüktü,

Köydü sanki,

İskilip daha büyük.

İskilip demezdik ki biz

O hep "Şeğer"di,

İskilip’e daha çok yağsa da,

Yerliköy'e yağmur yağardı.

..

Bahar gelir, yaz gelir, kış gelir,

Günler kısalır uzardı.

Kar yağardı, dolu yağardı,

İlla ki Yerliköy’e yağmur yağardı.

Yılgınlağa'da mantar biter,

Kaynarca'da semirtlek,

Yol boylarında madımak vardı.

Tekecen, karavuk, yemlik toplanır,

Katık olurdu yufkaya.

Türbeden Güneş doğar,

Asma Tepesi'inden batardı.

Aydoğan'dan Ay doğardı.

Yerliköy'e yağmur yağardı.

..

Her evin tavuğu, culuğu, badısı,

Herkesin birkaç ineği,

Bir-iki kömüşü,

Üç-beş koyunu vardı.

Eski'nin İrbaam: Davar güderdi

Askere gideceğinde görmüş Bayat’ı

Hiç unutamaz

“Bayat da Bayat’mış haa” derdi

Arifin Ali sığır da güttü

Hediye'nin Omar dana çobanıydı

Çocuklar kuzu güder

Kadınlar inek koyun sağardı

Yerliköy'e yağmur yağardı.

..

Kar yağardı

Kışın daha soğuk olurdu

Sobalar yanardı harıl harıl

Önce yakar

Sonra harradan geçerdi

Evler ısı yalıtımsız

Rüzgar bir yandan girer

Öbür yandan çıkardı

Yaz demez kış demez

Güneş doğar

Karanlığı boğardı

Yerliköy'e yağmur yağardı.

..

Yerliköy'e yağmur yağardı

Bazen de yağmazdı

Karaoğlan Kırı’nda ekinler sararır

Külfüyük’te mercimekler solar

Arap Kırı’nda arpalar kurumaya yüz tutardı

Sarayburun'dan Bekirağa'ya

Mezarlık'tan Kaynarca'ya

Giden yolların tozu göğe yükselir

Domuz Gölü’ndeki tarlalar

Ayak sığacak kadar yarılırdı.

Çoğu zaman

Sırtında cübbesi

Başında bembeyaz sarığı

Her zamanki saygınlığıyla

İpek Efendimiz en önde

Türbe'ye yağmur duasına çıkardık

Birkaç kurban kesilir

Kazanlarda bulgur pilavı

Et pişerdi

Hiçbir zaman doyasıya yiyemezdik,

Ama pilav güzeldi.

Allah’a yalvarır, yakarırdık,

Göğe bir bulut ağardı;

Yerliköy'e yağmur yağardı.

..

Nerde doğalgaz, nerde yakacak

Karakaya’dan kömür getirir

Yılgınlık’tan yılgın keser

Kışın yakardık

Habire pınsırdı namussuz

Yerliköye yağmur yağardı

Sel gelirdi Tekke Çayı’na

Ya da Bayat Çayı’na

Selinti toplardık

Yoktu, yoksuldu Yerliköy

Pirinç ekilirdi ırmağa

Ekerken dertti, biçerken soğuk

Son güz olurdu, kırağı düşer

Asma’ya duman ağardı

Yerliköy'e yağmur yağardı

..

Yerliköy'e yağmur yağardı

Binlerce kez yağdı

Yağdı...

Bizler de birer yağmur tanesiydik aslında;

Damla damla yağdık.

Kimimiz küçük dereciklere karıştı,

Aktı gurbetlere;

Kimimiz toprağa...

............................

Bir varmış, bir yokmuş,

...Biri varmış, biri yokmuş;

......Az da olsa,

.........Yerliköy'e,

............Hala

...............yağmur

..................yağarmış...

 

       Suat Zobu

 

.