Koçek çekerken de, patuza vururken de bu piricin kılçığı, tozu adamı mahvediyor. Arpanın tozu falan halt etmiş yanında. Havalar da o zamanlar öyle soğuk oluyor ki, çoğu sabah kırağı düşüyor üstüne.
Sonuçta eline geçen 3 kuruş. Allah bereket versin gene de ne yapacaksın...
BU ve DİĞER YAZILAR İÇİN DE SÖZLÜK
Bizim
orada kullanılan (Çorum/İskilip) ama maalesef unutulmaya yüz tutmuş bazı
kelimeler.
A
Abov:
hayret nidası
Ağa:
baba,
Ağca:
beyaz,
Ağnanmak:
yuvarlanmak, at, eşek gibi hayvanların yuvarlanması,
Aha:
işte,
Ahacık:
işte burda
Alaçık:
ağaç dallarıyla iskeleti kurulmuş ot, çul, kilimle örtülü çadır. (Alacık)
Alma:
elma
Amaa:
şaşırmak
Ambar:
hububat deposu,
Anadut:
buğday ve benzeri ekin destesini remorka veya başka bir araca yüklemede
kulanılan üç kollu harman aleti. Tarım aracı,
Annacı:
karşısı Örn: Annacıma gel, tam annacında
Aş:
yemek
Aşamınan:
akşamleyin
Avu:
zehir
Ayakyolu:
tuvalet
B
Baba
çıkasıca: sinirlenilen kişiye söylenen söz
Badal:
merdiven basamağı
Bahraç
/ bakraç: bakırdan küçük kova
Balak:
manda yavrusu
Baldırcan:
patlıcan
Bardak:
çam ağacından oyulmuş 7-8 litrelik su kabı, seneğin küçüğü. "eski çamlar
bardak oldu" deyimi buradan gelmektedir. Şimdi ise bardak su bardağı-çay
bardağı olarak algılanmaktadır. Su içmek için kullanılan bu günkü bardak yerine
"tas" kullanılmaktaydı,
Batman:
yaklaşık 20 litrelik sıvı ölçü birimi,
Bayak:
az önce bayakdan: biraz önce
Bazlama:
sacda pişirilen yuvarlak ekmek
Bekit:
kapat, ört
Belermek:
gözleri büyüterek öfkeyle bakmak,
Bıldır:
geçen sene,
Bıza'
: buzağı
Bibi
: uzaktan kadın akraba,
Bicimcik:
azıcık, az olan şey
Biçki
: testere türü
Biley
taşı : kesici araçları iyeleyen alet
Biz
: delik delmeye yarayan alet,
Bostan
: kavun, karpuz tarlası
Boyunduruk
: çift süren hayvanları birlikte yürüten ağaç çember
Boz
: 1- sürülmemiş toprak, 2- renksiz, gri renkte olan, bomboz: rengi atmış,
bomboz olmuş: hastalıktan rengi iyice sararmış.
Böğür:
yan taraf, vücudun yan tarafı, böbreklerin olduğu kısım
Börtletmek:
bir şeyi haşlamak
Börü
: zehirli bir örümcek türü,
Bucaklık:
evde kap kacak konulan yer,
Bulamaç:
undan yapılan cıvık yiyecek
Bundan
keyli : bundan sonra,
Buymak:
çok üşümek,
Büngüldemek:
suyun yerden fokurdaması,
Bürgü:
yemeni,
C
Cahal
: cahil, tam yetişmemiş, delikanlı
Camış
: manda
Canavar:
kurt
Candarma:
jandarma
Cerek:
uzun ince ağaç, uzun boylular için de kullanılır
Cıbır:
parasız, pulsuz
Cılga
: patika-keçi yolu,
Cıncık:
camdan yapılmış eşya,
Cırcır:
fermuar
Cırcır
olmak: İshal olmak
Cimciklemek
: çimdik atmak, çimdiklemek
Cirpeden:
hızlıca, birdenbire
Cof
cof : süs
Culuk:
hindi
Cuvara:
sigara
Cüce
: civciv
Cücük:
civciv
Ç
Ça'al:
küçük taşlardan oluşan yığın.
Çalhama
: yoğurtla ayran arası kıvamdaki yoğurt,
Çandı
: evin, ambarın köşesi
Çapıt
: bez parçası
Çarkıt:
bozuk - külüstür,
Çatal
kapı: bahçeli evlerin dış kapısı
Çebiş
: bir yaşındaki erkek keçi,
Çemkirmek
: 1 . Birine karşı gelmek, sert cevap vermek. 2 . Halk ağzında köpek kesik
kesik havlamak.
Çıngı:
kıvılcım,
Cıvıtmak:
oyunbozanlık
Çiğit:
çekirdek
Çilermek:
su sızması,
Çimmek:
yıkanmak
Çinilemek:
çınlamak,
Çor:
hastalık,
Çöğdürmek:
küçük abdest yapmak (özellikle çocuklarda)
Çöğmek:
yana yatmak,
Çökelik:
evde yapılan bir peynir türü,
Çömelmek:
dizlerinin üstüne çökmek
Çömütmek:
çömelmek,
Çördük
: armutun küçüğü
Çörtleğen
/ çörten: pınarlarda ve çatılarda su akan yer,
D
Dalmak:
bir yere girmek
Dam
kürümek: ahırı süpürmek
Dam:
ahır, çatı
Darı:
mısır tanesi
Demrağ:
egzema
Deze:
teyze
Dıhım:
Lokma
Dıldıbız
: fakir
Dibek:
ağaçtan yapılmış havan, sohu
Dinelmek:
ayakta durmak dirgen : harmanda sapları yayan çatallı araç
Dolama:
parmağın iltihaplanıp şişmesi
Donyağ:
içyağ - çok soğu insanlar için de kullanılır -
Dölek:
düzlük,
Döş
: göğüs
Döven
: düven,
Duluk:
avurt
Duncukmak
: nefessiz kalmak, somurtmak,
Dürzü
: (aslen bir mezheptir) aşağılamak için kullanılır
Düve:
bir yaşındaki dişi inek yavrusu,
Düven:
harmanda traktör, at veya öküzle çekilen, ekinleri ezip saman yapmaya yarayan,
aralıklarla kesici taşlar monte edilmiş kızak
E
Eci:
kız kardeş, bacı, abla,
Ecicik
: azıcık, bir tutam ekti: yiyecek konusunda yüzsüzlük yapan
Ellağam
: herhalde, galiba
Ellik:
ekin biçerken el parmaklarına takılan ağaç parmaklıklar.
Emişik:
bir memeden emen kardeş olmayan yavrular.
Emme
: ama
Emmi:
amca
Empirme:
kadın elbise kumaşı.
Enek:
misket, bilye
Enik:
kedi, köpek yavrusu
Enteri:
zıbın, elbise
Erişmek
: (meyvalar için) olgunlaşmak
Erze:
kapıyı kapalı tutmaya yarayan demir
Evlek:
ekin ekerken ayrılan bölüm,
Evmek
: acele etmek
Evrağaç/evirgeç:
ekmek çevirmeye yarayan uzun yassı tandır değneği,
Eyy:
efendim
Eze:
vücut, beden
F
Fağrimek
: yaşlanmak, ihtiyarlamak
Felfecir
okumak : gözlerin fıldır fıldır dönmesi
Ferik
: piliç
Fırıldak:
oyuncak, kendisine güvenilmeyen, sahtekar
Firik
: kızarıp olgunlaşmaya başlayan buğday başaklarının ateşte kavrularak yenmesi,
Fişne:
vişne
G
Garipsemek:
özlemek,
Gedik:
dişleri dökülmüş olan,
Gerneşmek:
gerinmek,
Gı :
erkeğin kadına seslenişi
Gıdık
: çene altı
Gidişmek
: kaşınmak
Gobel
: erkek çocuğu,
Gocuk
: kış giysisi
Godek
/ güdük: kısa
Göğ
böğrülce : taze fasulye
Göğermek
: yeşermek
Göğsemek
: hayvanların çiftleşmeye hazır olması
Gök:
yerine göre mavi-yeşil,
Göynümek
: olgunlaşmayı da öte geçmek
Guguk
: kuş türü
Gunnamak:
eşeğin, köpeğin doğurması,
Gurk:
yavru için yumurtaya basan ya da yeni civcivleri olan tavuk.
Guvermek:
yeşermek,
Güğüm:
bakırdan yapılan büyük su kabı, helke
Günnük
: yevmiye
H
Hağ:
sırtta taşınan büyük sepet,
Hamut:
çift süren öküzün boynuna takılır,
Hapaz:
avuç
Haral
: büyük kıl çuval,
Hayat
: avlu
Hazetmek
/ hazitmek : beğenmek, hoşlanmak
Heçlemek:
bozmak, atılacak hale getirmek, berbat etmek
Hedik
: haşlanmış buğday
Helke
: su kabı,
Hergele:
işsiz sapsız, yaramaz insanlar için söylenen söz.
Heşlenme:
boşa gitme
Hırka:
eskiden kadınların giydiği folklorik bir giysi.
Hızar
: ağaç biçen biçki
Hinkirmek:
sümkürmek,
Holluk
: fol
Horanta
: çoluk-çocuk
Hörüklemek:
bir şeyi ağzına kadar doldurmak,
Huysukma:
tedirgin olma, çekinme, huylanma
Hürü:
huri
I
Irakı:
rakı
Iramazan:
ramazan
Irbık:
ibrik
Irza:
rıza
Isıcak:
sıcak
Islağaç
: yufka ekmek pişirirken çevirmeye yarayan yassı tahta
Islama
: ekmek ıslama
Ismarış:
sipariş
Işgın:
fidanın sürgün kısmı - filiz,
İ
İbrik
: abdest almaya yarayan su kabı,
İdare:
gazyağı ve fitil kullanılarak kullanılan camsız aydınlatma aracı.
İkileme
: tarlayı ikinci kez sürme
İleğen
: leğen
İlergün/ürelüğün:
dünden önceki gün
İlistir:
delikli süzme kabı
İliye:
öyle değil mi
İrilik
: samanın irisinin konulduğu yer,
İt
dirseği : göz kenarında çıkan bir kabarcık
İya’
: kaburga kemiği,
K
Kabak
: kabak, kel
Kalbur:
elekten büyük olan eleme aracı.
Kamaşmak
: mayhoşluk
Kanara: yemekten başka bir şey düşünmeyen işe yaramaz
kimse, lüzumsuz işlerle uğraşan
Keyli
: artık
Kıbraşma:
kıpırdama, hareket etme
Kıran
giresice: ilenç (salgın hastalık bulaşsın inşallah)
Kıran:
toplu ölümlere sebep olan hastalık.
Kademsiz:
şansız, talihsiz, uğuru olmayan
Kaktır:
ittir.
Kapçık
: kabuk
Karavuk
: baharda toplanarak yenilen ot,
Kaş
: uçurum, tepe sırtı
Kaşıklık
: kaşık konulan askılı tahta kap,
Katık:
yoğurt, ayran,
Kaynata:
kayınpeder
Kekil:
yeni gelinlerin kulak yanlarında kesilerek şekil verilen saç
Kele:
pekiştirme sözü,
Kelem
: lahana
Kemre:
hayvan gübresi
Kendigelen:
yere dökülen tahılın ertesi yıl kendiliğinden bitmesi,
Kertmek:
oymak, işaret koymak kes: samanın incesi yendikten sonra, yemlikte kalan iri
kısmı
Kesek:
tarlanın sürülmesinden sonra oluşan iri toprak parçaları.
Keskenmek:
atacakmış gibi, vuracakmış gibi yapmak,
Keş:
yağsız peynir
Kımçıtmak:
keserken koparmak,
Kır:
yazı-yaban,
Kıran
girmek: bitmek sona ermek, salgın hastalık
Kırık:
kadınların yabancı erkek dostu
Kırklık:
koyunların yününü, keçilerin kılını kesmede kullanılan bir tür makas
Kırkmak:
kesmek
Kırmaşmak
/ kıpraşmak: kımıldamak,
Kısrak:
dişi at
Kıyak
yapmak : iyilik yapmak, torpil geçmek
Kirez:
kiraz
Kişkişlemek:
kışkırtmak,
Kostak:
forslu olan,
Kömbe:
alttan ve üstten odun ve tezek ateşiyle sinide pişirilen mayalı çörek
Kömüş:
manda,
Kösüre
: kesiçi araçları iyeleyen bir alet , bileği
Köynek:
atlet yerine kullanılan iç çamaşırı,
Kuruluk:
yüksekçe yer
Kuytuk:
çukurca yer
Külek:
buğday ölçü birimi, kavanoz şeklinde kap, küçük yağ fıçısı,
Külük:
balyoz,
Küpür:
süpürünce çıkan toz toprak,
Küskü:
sopa
Kütük:
ağaç gövdesi, kısa, bodur
L
Türkçede
L ile başlayan kelime pek yoktur.
Leğen:
abdest alırken suyun döküldüğü kap,
Lök:
gaz lambasının cam takılan kısmı
Löküs:
lüks( gaz yakıtlı aydınlatma aracı)
M
Ma'da
: başka
Madara:
rezil olma, alay konusu
Madeniz:
maydanoz
Mağza
: bodrum kat odası
Mahana
: bahane
Mal:
büyükbaş hayvan
Malak:
Manda yavrusu
Malama
: savrulmaya hazır samanla tane karışımı yığın,
Malamat
: rezil,
Maşalama
: bahçede sebze ekmek için ayrılan küçük bölümler,
Meccanen:
bedava, beleş
Meğsimek:
mühimsemek, önemsemek, drğer vermek
Misir:
mısır
Mostra:
gerçek, gerçek yüzünün ortaya çıkması.
Motur:
traktör
Musmul:
mundar olmayan - temiz,
Muzur:
yaramaz, yaramaz işler yapan
Münkürcü:
iyilik bilmez , nankör.
N
Nacak:
küçük balta
N’oldum
delisi: konumu, durumu değişince havalara giren insan.
Nahal
: nasıl
Narasın:
ne arar (narasın gız anam yok)
Niyittin
: ne yaptın
Nodul
: ucunda çivi olan sopa,
O
Ocaklık
: eski evlerde ateş yanan yer
Okka:
bir kilogramdan biraz fazla ağırlık ölçüsü
Oklağa:
oklava
Okuma:
davet, davetiye
Ö
Ödüm
koptu: çok korktum
Öğnük:
önlük
Öğörsemek
: ineklerde çiftleşme arzusu
Öndere:
ucu çivili uzun sırık, övendere
Önlük:
kadınların ev işi yaparken önlerine taktıkları bez,
Örklemek:
bağlamak
Ötüğün:
öteki gün, önceki gün
Övendere:
nodul,
Özemek:
bir şeyi fazla uzatmak, yoğurt vb malzeleri cıvıklaştırmak
P
Palaspandıras:
hazırlıksız, alelacele ile hareket etmek.
Pantul:
pantolon
Parpı:
şifalı çamur
Paya:
havalı, cakalı
Pece:
baca,
Peşkir:
el havlusu
Pınsık:
(ateş için) bir türlü alev almayan, habire tüten, pasif
Pırtmak:
hızlıca kopmak, ayrılmak, kaçmak,
Pinnik:
kümes,
Poğsumak:
buharlanıp ıslanmak
Pörtleme:
dışına taşma
Pu’ar:
pınar, su yalağı, çeşme
Pürtük:
küçük parça
R
Türkçede
r ile başlayan kelime pek yoktur.
S
Saban:
çift sürmeye yarayan tarım aleti,
Sac
ayağı:
Sacayağı:
üzerinde yemek pişirilen üç ayaklı demir
Saçkı:
tandırda yakılan ot,
Saçma:
serpme
Sahan:
tabak,
Sahanlık:
tabak konulan yer,
Sallı:
ağır
Sap
yiyip, saman sıçmak: ne dediğini bilmeden saçma sapan konuşmak.
Sap:
ekin sapı/iri saman,
Seğirt:
koş
Seki:
oturak,
Seklem:
(kıl çuval), silgi (banyo havlusu),
Sekmen:
zeminden 30-40 cm yükseklikteki yer
Sene:
yıl
Senek:
çam ağacının kütüğünden oyulan, tarlalara su içmek için götürülen, yaklaşık 20
litrelik su kabı,
Senit:
üzerinde hamur açılan, meyve, sebze doğranan tahta tabla.
Sergen:
raf
Siğme:
akıtma, işeme
Sini:
büyük tepsi
Sinsin:
ateş çevresinde oynanan oyun
Sohum:
yufka ekmekten yapılan, sulu yemek almaya yarayan kaşık gibi parça
Sokranmak:
homurdanmak,
Soku:
bulgur, keşkek dövülen dibek
Sokum-sohum:
yufka ekmeğin kaşık gibi kullanılması,
Somak:
mısır koçanı
Sorutmak:
yüzünü ekşiterek oturmak
Söbe:
tam yuvarlak olmayan
Sündürme:
uzatma
Sütlük:
eskiden yemek, yoğurt ve yağ gibi yiyeceklerin koyulduğu yer.
Süzme:
bez ile süzülmüş yoğurt
Ş
Şafak:
alın
Şaplak:
şamar
Şepit:
bazlama ekmeği
Şıvgın:
sürgün, ince dal
Şilepe:
yapış yapış
Şindi
/ şindik: şimdi,
Şipit:
terlik,
Şippedenek:
hemencecik
Şirevit:
üzümlerin pekmez yapmak için doldurulduğu, çıkan şıraların alt yanındaki bir
delikten boşaltıldığı ağaçtan yapılma v harfi şeklinde olan 2,5 metre
uzunluğunda, 1 metre genişliğine ve 80 cm yüksekliğinde at arabası veya kağnı
ile taşımaya uygun, üstü açık olan depo,
Şişek:
kısır koyun,
T
Talla:
tarla
Tas:
bardak anlamında da kullanılır,çukur tabak anlamında da
Tataram:
üşütme sonucu mide ekşimesi, mideyi bozmak, kusmak
Tavatır:
çok iyi, güzel
Tekecen:
baharda toplanarak yenilen ot,
Temek:
ahırdan hayvan dışkılarının atıldığı delik, küçük pencere,
Tengdirmek:
ortadan kaybolmak, ölmek, elden çıkarmak
Tepik:
tekme
Tınaz:
saman yığını,
Tınaz:
harman düvenler tarafından dövüldükten sonra yığılan saman ve tanelerin
karışımı olan yığın.
Tıngır:
kova,
Tokaç:
çamaşır yıkarken, çamaşırları dövmeye yarar ağaçtan gereç
Toklu:
bir yaşındaki koyun yavrusu,
Tomruk:
kalın ağaç
Topalak:
domates
Tuğmen:
kuşlarda ibik,
Tummak:
suya dalmak,
Tumman:
eskiden bezden yapılmış genelde kadınların giydiği pantolon biçimli giyecek,
Tülemek:
kuşların tüy çıkarması, mecazi: maddi bakımdan iyi duruma gelmek,
Tünek:
tavukların tünediği yer,
U
Uçuklama:
dudakta kabarcık oluşması
Uğra:
un
Urba:
giysi
Ü
Üç
etek: folklorik giysi, setilyon
Üğrün
üğrün: gizli, gizli
Üleş:
pay,
Ünnemek:
çağırmak
Ürelüğün:
ileri gün, geçen gün,
Ürümek:
havlamak(köpek ürüyor derler)
Ürüya:
rüya
Ütelemek:
tavuk, hayvan tüylerini ateşte yakmak, ot/ekin dallarını ateşte yakmak,
V
Verep:
yamaç,
Y
Yaba:
harman savurmaya yarayan tarım aleti,
Yad:
yabancı, el
Yal:
kedi ve köpeklere verilen un ve su karışımı yiyecek.
Yalak:
hayvanların su içtikleri kap
Yağlık:
mendil ya da iş yaparken boyuna bağlanan bez
Yapak:
bayanlarda saçların taranmamış hali, yapaklı
Yavsu:
inek at gibi hayvanlar üzerinde yaşayan bir asalak canlı.
Yaykamak:
çanak, tabak gibi kaplara su tutmak, durulamak.
Yazı:
tarla - yeryüzü,
Yelikmek:
şımarmak
Yellenmek:
yokuş aşağı iniş esnasında hızlanmak, ayrıca gaz çıkarmak
Yel-yepelek:
hazırlıksız alalacele hareket etmek
Yemlik:
1- baharda toplanarak yenilen ot,
Yemlik:
2- hayvanların yem yediği oluk,
Yırak:
uzak,
Yiğnik:
hafif
Yirik:
yırtık
Yoha
/ yuha: sığ
Yoz:
yabani
Yumak:
yıkamak,
Yunacak:
pis, dinsiz,
Yunmak:
yıkanmak-çimmek,
Yüklük:
evde yatak yorgan konulan yer,
Yülümek:
kazımak, tıraş etmek,
Yüssük:
yüzük
Z
Zabın:
fakir, çaresiz
Zağar:
köpek
Zeklenmek:
alay etmek, alaylı taklit yapmak,
Zevzek:
geveze
Zı’armak:
oyunbozanlık,
Zıbın:
kadınların giydiği basma entari
Zıkkım:
zakkum
Zımzıklamak:
yumruklamak
Zırzop:
elde avuçta durmayan insan.
Zikke:
hayvan ipi bağlamaya yarayan demir kazık.
Zilli:
biraz hareketli ve oynak kız çocuklarına söylenir.
Zükkem:
nezle
.